Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Görmek / Göstermek

Hilmi Uçan

Görmek / Göstermek Gönderileri

Görmek / Göstermek kitaplarını, Görmek / Göstermek sözleri ve alıntılarını, Görmek / Göstermek yazarlarını, Görmek / Göstermek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
240 syf.
7/10 puan verdi
Uygarlıklar “görmek” ve “göstermek” eylemleri üzerinden de açıklanabilir. Uygarlıkların simgeleri bu iki eylemden hareketle insanlığa sunulur. İslam uygarlığında göstermek değil, göstermemek, yapmak ve yapılanları sadece Yaratıcı’ya sunmak temel anlayıştır. Bu uygarlıkta görmek, göstermekten önce gelir. Hatta göstermek, ilan etmek kınanacak bir edimdir. Hilmi Uçan bu eserinde üzerinde pek durulmamış olan bu konuyu mercek altına alıyor, okurla birlikte düşünsel serüvene çıkıyor. Keyifli okumalar…
Görmek / Göstermek
Görmek / GöstermekHilmi Uçan · İz Yayıncılık · 20177 okunma
Özdenören geleneğimizden hareketle çağı öykü formunda yorumlamak isteyen bir düşünürümüzdür. Düşünürümüzdür diyorum, çünkü onun öyküleri sadece olay örgüsünden oluşmaz, onun öyküleri durup düşünülürse anlaşılabilir, gelenekle metinlerarası ilişki kurulabilir. Bu konuda kendisi de şöyle diyecektir: “Biz kendi yerli kültürümüz olan İslam kültürünün temel kaynaklarıyla doğrudan temas kurma imkânından yoksun bulunuyoruz. (...) Fuzuli'nin, Baki'nin, Nabi'nin, Şeyh Galip'in veya başka şairlerimizin divanları bugünkü Latin harfleriyle okunabiliyor. Bunların Latin harfleriyle yeniden basılmış olması keyfiyeti ayrı, onları içselleştirerek okumak ayrı. Onları içselleştirmek, o kültürün içinde gelmiş olmayı gerektirir. Biz ise, o kültürle irtibatını koparmış dönemin ürünüyüz” (Özde nören: 2004, 73).
Sayfa 208Kitabı okudu
Reklam
Günümüzde, Susanna Tamaro'dan Elif Şafak'a; Simyacı'ya kadar pek çok yazar anlatısını tasavvufla zenginleştirmek istiyor. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, Yüreğimin Sesini Dinle, Aşk vb. romanlarda yapılan vurgu, kişinin iç yolculuğudur. Fakat Rasim Özdenören'in önerdiği iç yolculuk yüzyıllar boyunca geleneğin içinde var olan bir yolculuktur. Diğerlerinin önerdiği yolculuk ise deyim yerindeyse hümanist bir yolculuktur. Bu yolculuk insan sevgisinde kalan, yolu camiye de, havraya da, kiliseye de ya da boşluğa da çıkabilecek bir yolculuktur.
“Kendi kendini mutlak ve tam bir bilgi sayacak bir bilim, dogmacılıktır” (Ponty: 2005, 16). Her ideoloji bir dildir. Başka bir deyişle “ideoloji, gerçekliğin üzerine geçirilmiş bir tel kafestir” (Ricoeur: 120).
Sayfa 186Kitabı okudu
“Kuran İslamı” diyerek yapılan bir bakıma Derrida'nın yaptığıdır: Kendi kültürüne olan güvenin kaybı, kaos, aşağılık kompleksi, postmodern sloganla “ne olsa gider (Anything goes; Welcome to the jungle; It's so easy) mantığı, 'hakikat'in değil 'metafor'un varlığı. Dinin, inancın değil dünyanın tartışması. Zira “postmodernistler (...) her türlü tutarlılık ve öncelik belirleme kaygısını “totaliter diye damgalamayı pek severler” (Birkan: 1992, 57-64).
Sayfa 163Kitabı okudu
Derrida, Batı uygarlığını, Batı düşünce sistematiğini sorgulayan, bu uygarlıkla hesaplaşmak isteyen bir düşünürdür. Dilden hareketle getirdiği eleştiriler Batı'daki düşünce akımlarının kendisini yeniden sorgulamasını getirmiştir. Derrida'nın mutlak gerçeği yoktur; yeryüzünde gerçek adına sadece metafor vardır, kişisel gerçeklikler vardır. Derrida, Batı'nın içinden biri olarak Batı'yı eleştirir. Batı'nın kendi içindeki bir aykırı düşünürüdür. Kuramsal düzeydeki yazılarıyla, okuma ve çözümlemeleriyle belki de yüzyılın en etkin düşünürlerindendir. Bu nedenle söyledikleri anlamlıdır. Marks, Kafka ya da Freud Batı içinde ne kadar anlamlı ise Derrida da en az onlar kadar anlamlıdır. Adı geçen kişiler İslam söz konusu olduğunda ise tipik bir batılıdırlar. Bu düşünürler Batı'nın içinden Batı'yı eleştirirler. Biz ise bu düşünürlerden hareketle Batı'yı değil Doğu'yu, kendi geleneğimizi eleştirmeye çalışırız. Söz gelimi aynı yapısöküm mantığı ile dinsel metinleri anlamaya çalışırız.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Tanımak ve bilmek fiilleri bizde de batı dillerinde de farklı, ayrı fiillerdir. Bir nesneyi, bir olguyu, bir kuramı bilebilir, ama tanımayabiliriz. Bir toplumun, bir uygarlığın kendisini tanıyabilmesi için kendi tarihsel birikimini bilmesi ve tanıması gerekir. Belleksiz, benliksiz bir insan sağlıklı düşünemez, savrulur, daldan dala atlar durur. Şunu söyleyebiliriz: Biz Batı'yı tanımadan, hayranlık duyarak ve aşağılık kompleksi ile taklit ettik.
Sayfa 163Kitabı okudu
Batı'nın postmodern bir tutumla her şeyden şüphe etmesi, her şeyi tartışması, Doğu'nun kendi gerçekliklerini de bilinçsizce tartışmasına Yol açar. İnançlar tartışılmaz, kabul edilir. Günümüz Türkiye'sinde tartışılmaması gereken kesin nasslar (namaz, hac, faiz, imamlık, kadının imamlığı...) yetkili yetkisiz herkesin ağzına sakız olur. Türkiye'de bir tarafta olgucu mantık dayatması devam ederken, olguculuğun hiç açıklama getiremeyeceği inançlar -postmodern deyimle söylersek metaanlatılarDerrida'dan hareketle olgucu mantığın kalıpları arasına sokulmaya çalışılıyor, kitaplar yazılıyor, gelenek, tekrara düşmekle suçlanıyor. Acaba tekrar edilen Batı'nın geleneği mi yoksa bu toprakların geleneği mi? Geleneği bilen var mı? Batılılaşmanın ya da doğu'nun neresindeyiz? İnançları yanlış yorumlayanlar geleneğe sahip çıkanlar mı yoksa Batı'yı her ne pahasına olursa olsun taklit edenler mi?
Sayfa 162Kitabı okudu
Türkiye henüz aydınlanma felsefesinin temelinde yatan akılcılığı, modernizmi aşamadı. Hâlâ Tanzimat Dönemi'nde bir nass gibi ezberlediği, kurtuluş reçetesi olarak kabul ettiği olguculuğu dayatmaya çalışıyor; Batı dünyasında yapılan eleştirileri, kendi kültürel geleneğindeki zenginliği görmezlikten geliyor veya gerçekten göremiyor. 2008 Türkiye'sinde aydınlanma tartışılıyor ve birileri diğerini “sen, aydınlanma felsefesini kaldırmak için anayasa değişikliği hazırlıyorsun” şeklinde suçluyor. Postmodern serüven Batı için bir arayış serüvenidir. Batı, yarın çok başka bir boyutta bizi yeniden şaşırtan bir tartışma, bir ret veya kabul ile karşımıza çıkabilir. Batı arıyor. Biz Batı'nın arayıp tartıştıklarını gecikmeli olarak okuyup kabul edip, tartışıyoruz. Uzak Doğu, Osmanlı, Türkiye Batı için her zaman ilginçtir, gizemlidir. Batı'da, Doğu'nun gizemini keşif arzusu tarih boyunca her zaman var olmuştur. Doğu ise keşiften çok Batı'ya karşı bir özlem duyuyor; onun gibi olmaya çalışıyor. Kendi doğrularının onayını Batı'dan bekliyor ya da Batı'nın söylediklerini kendi geleneğine onaylatmaya çalışıyor. Böyle olunca da ilginçliğini, özgünlüğünü kaybediyor; zaman zaman gülünç durumlara düşüyor.
Sayfa 161Kitabı okudu
Yazı, Derrida için, kendisinden sonra kalacak olan bir izdir. Ona göre yapısöküm de “bir seyahat deneyimidir, seyahattaki harflerin ve dillerin bir deneyimidir” (Derrida: 2006, 31), kâğıt üzerindeki izlerin bir sökümüdür. Ülkemize yaptığı seyahatte de Türkiye'deki yazının serüvenini kavramaya çalışır: “Türkiye'de bir harf katliamı olduğunu tahayyül ettiğim, geri dönüşü olmayan bir yolculuk olduğunu düşündüğüm şeyi üstlenmeye ve yanıma almaya, sanki içindeymiş gibi onu kavramaya ve yeniden yaşamaya çalışıyorum. (...) Modem kültüre geçiş bahanesiyle insanlar, bir günde, yüzyılların hafızasını okuyamaz hale geldiler, cahil kılındılar ” (Derrida: 2006, 23-27).
Sayfa 150Kitabı okudu
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.