Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Güldüşün Fıkraları Abeceli Bir Deste

Bozkurt Güvenç

Güldüşün Fıkraları Abeceli Bir Deste Sözleri ve Alıntıları

Güldüşün Fıkraları Abeceli Bir Deste sözleri ve alıntılarını, Güldüşün Fıkraları Abeceli Bir Deste kitap alıntılarını, Güldüşün Fıkraları Abeceli Bir Deste en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cumhuriyet bir erdemdir, çünkü, beğenilmeyen yönetici, yönetilenlerin oyu ile değiştirilebilir. Yöneticiler değişir/değiştirilir; ama, yönetimin yapısı, gelenekleri ile yönetilenler dayanıklıdır, kolay kolay değişmez.
Sayfa 123 - Remzi Kitabevi
Okusaymış Ne Olurmuş ya da Günümüzde Okumuşların Maddi Durumu
Dünyanın sayılı zenginlerinden biri olarak ünlenen Yunanlı armatöre sormuşlar: - Hayata okuma-yazma bilmeden atılmışsınız. Ya bilseydiniz, ne olurdunuz, acaba? - Manisa'daki küçük kilisenin zangoçu olurdum herhalde.
Sayfa 166-167
Reklam
Şaşkın Hoca
Un üretmek için beklediği değirmende başkalarının çuvalından avuç avuç buğday alıp kendi çuvalına aktarırken suçüstü yakalanan Hoca Efendi kendini savunmaya çalışmış: — Ah, ne kadar şaşkın olduğumu bilirsiniz! — Kendi buğdayını başkasının çuvalına koymuyorsun ama! — Canım şaşkın dediysek, o kadar da değil, hani!
Sayfa 157
Boşa Kavgalar
Temel Reis'in takası, yan yan gelir, Boğazdaki Büyükdere karantinasına yanaşır. Teknede iki ölü, üç ağır yaralı ve de Temel Kaptan. Yaralıları hastaneye taşırken neler olduğunu sorarlar Temel'e. — Hazineyu paylaşamaduk. Kavga çıktı, pirpirini furdular. — Peki, hazine n'oldu? — Hangi hazune? — Paylaşamadığınız. — Hazune yoktu daa, sanki olsa terduk?
Sayfa 216
Yardımları Kimlere Neden Yaparlar?
Diyojen'e sormuşlar: — İnsanlar sakat dilencilere sadaka verirler de yoksul filozoflara neden yardım elini uzatmazlar? — Bir gün kötürüm veya kör olmaktan korkarlar da; gün gelip felsefe yapacaklarını asla hayal edemezler!
Sayfa 166
Hekimler ve Mimarlar
Hekimlerin hemen her toplumda ve her zaman mimarlardan daha saygın kişiler oldukları söylenmiştir. Doğrudur; çünkü, — Mimarlar hatalarını inşa edip ortaya koyarken, hekimler gömer gizlerler. Acılı fıkrada haksızlık vardır; çünkü, insan ölümlü bir varlıktır. İyi hekimler mukadder sonu ancak biraz geciktirebilir. Mimarların hataları ise kuşaklar boyu bizimle yaşar. Kültürel miras olarak torunlarımıza kalır.
Sayfa 101
Reklam
Filmler ve Gerçek Hayat
Orta yaşlı kadın, duygulu (romantik) filmin ikinci yarısında, işinden yorgun argın gelmiş uyuklayan kocasını uyandırıp, uyanık tutmaya çalışıyor: — Bak, bak, ünlü yıldız neler söylüyor? Bak, bak, eloğlu neler yapıyor? Manevi baskıyı “Ha, hı” ile savuşturmaya çalışan adamcağız, sonunda dayanamayıp açıklamış: — İyi de, bütün bu rolleri yapması için ünlü yıldızlara ne paralar ödendiğini biliyor musun, karıcığım?
Sayfa 207
Koruyucuları kim koruyacak?
Yöneten yönetilen öykülerinin bu kadar yaygın ve medyatık olmasının sırrı bu çözümsüzlükte saklı gibidir. Yönetilen kişi, yergi öyküleri anlatarak ödeşiyor yöneticisiyle. Büyük Atatürk, nadir bir uzak görüşle, çözümün - yönetende değil- yönetilende olduğunu görmüş ve göstermişti: “Cumhuriyet, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür koruyucular ister.” Şu gerekçeyle ki, hür koruyucular Cumhuriyeti kendileri koruyacak, ayrıca koruyucuya ihtiyaç kalmayacaktır. Biz de sözbaşında, “mizahın ciddi bir iş olduğunu” hatırlamıştık. Koruyanları kimin koruyacağı, ya da - daha doğrusu- koruyanlardan nasıl korunacağımız, konusu, yönetim felsefesinin (politika ahlakının) çözümsüz kalmış sorunlarından biridir. Fıkrası, fukarası çoktur bileni pek yoktur.
Sayfa 118-119
İşini Bilen Öğrenci
Almanya'nın ünlü bir üniversitesinin sevilen biyoloji hocasının idare ile pek arası yokmuş. Bir Senato toplantısında rektörün tutumunu sert bir dille eleştirince, rektör de münasip dille ünlü hocayı uyarmış. - Hocam, siz de sınavlarınıza biraz dikkat etseniz. Yalnız kurtçuk ve tırtılları sorduğunuzu fark eden öğrenciler, başka bir şey öğrenmeden yalınız kurtçukları çalışıp sınıf geçiyorlarmış! Hoca bakmış, rektör haklı. Sözlü sınavında soruyu değiştirip ilk giren öğrenciye fili sormuş. Kurtçuklara hazırlanmış öğrenci, koca fil sorusu karşısında, önce şaşalamış, sonra toparlanmış: - Fil, fil... koca kafalı büyük kulaklı, uzun kıvrık beyaz dişleri olan bir omurgalı ve memelidir. Baş yukarda ve boynu kısa olduğu için yere uzanamaz, Onun için uzun, kıvrak, işveli bir hortumu vardır, Hemen her işini onunla görür. - Evet evet, diye doğrulamış hoca. - Başka? - Başkası hocam, hortumun ucu boğum boğum, kıvır kıvır kıvraktr. İşte o kısım hocam, kurtçuklara ve tırtıllara benzer. - Evet, sonra? - Sonrası hocam, kurtçuklara gelince, onlar, son makalenizde de vurguladığınız gibi, üçe değil dörde ayrılırlar... ve başlamış kurtçukları anlatmaya.
Sayfa 171-172
İşi Yapmaya Niyetli Olmayınca
Hazır cevaplığıyla ünlü Hoca'nın, üçlü öyküsü kendisi kadar ünlüdür, Hani vaaz verecek ama hazır değildir: Birinci Cuma - Ey ahali, bugün neler diyeceğimi biliyor musunuz? — Bilmiyoruz, derler merak ve heyecanla,
Sayfa 172-173
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.