Düşmanın hep silah değil, ordu değildir; her zaman dışarıdan değil, hep aşikâr değildir. Bazen düzendir, bazen duygudur, bazen düşüncedir, bazen mülkiyettir, bazen yaşam biçimidir, bazen çalışma yöntemi, bazen düşünce tarzıdır.
Allah’ın ruhunu taşımakta, ama zaafla yoğrulmuş! Hiçbir makamda düşüşten korunmuş değildir. Uçurumun üzerinde tıpkı yeni yürümeye başlayan çocuk gibi, daima kendini kontrol etmelidir.
Sartre’nin ifade ettiği gibi “ Yeryüzünün iki milyar nüfusundan, sömürü diliyle beş yüz milyonu ‘insan’, bir buçuk milyarı ise ‘yerli’dir.” Hor görülen yeryüzü mahkûmları, Üçüncü Dünya cehenneminin sakinleridir.
Kapitalist bir sistemde bilgi, tam karşıt bir düzendeki bilginin aynısıdır. Nazi fizikçilerin tabiat hakkında sahip oldukları bilgi, Nazi kurbanı olan fizikçilerin bilgisiyle aynıdır. Halife’ye bağlı bir âlimin din hakkında sahip olduğu bilgi ile, halifenin zincire vurduğu âlimin din hakkındaki bilgisi aynıdır.
Kur'an'ı yok edememişler, fakat kapatmışlardır. "Kitab"ı bir bereket nesnesine çevirmişlerdir. O'nu tekrar "Kitap" yapalım, okuma kitabı! Nitekim Kur'an, "okuma kitabı" demektir.
"Dua kitabı" nı kabristandan alıp şehre getiren kur'an'ı hayattan ve şehirden alıp kabristana götüren ve ölülerin ruhlarına üfleyen, dinî ders havzalarında islâmî ilimler öğrencilerinin önüne "usül" ü koyup Kur'an'ı ellerinden alan ve odanın rafına kaldıran siyasetle.Açıktır ki Kur'an hem müslüman toplumun hayatını hem de islam'ı terk ettiğinde onun yokluğunda her iş yapılabilir; nitekim her işi de yaptılar.
Suyu bulmak, sa’yle değil, aşkla bulmak, fakat say’den sonra!
“Her ne kadar, çalışarak ona ulaşılamasa da
Ey gönül, sen yine de gücünün yettiği kadar çalış!”