Fakat ortaya bu kadar hakikat, bu kadar ışık döküldükten sonra memleketin hâlâ bu kadar uzun, bu kadar derin ve utandırıcı bir zulüm uykusu içinde uyuşup kalmasını bir türlü izah edemiyordu.
… memleketin içinden bir dere gibi durmadan akıp geçen mantıksızlıklardan, köksüz fikirlerden, batıl itikatlardan hasıl olmuş bir nevi rüsubat tabakaları, halk hurafe ve masallardan damla damla toplanmış bir zehir idi ki ruhları öldürüyordu.
Kadının hür bir mahluk, erkeğin hür arkadaşı olması, kendi saadetini kocasının ve çocuğunun saadetinde araması ancak papazdan, bugünkü ayırıcı ve ifsadedici efendisinden kurtulduğu gün kabil olacaktı.