"Milyonlarca insan kaymadan önce bir yıldızı görebilir, birkaçı gerçekten görür de. Ama asıl olay şu; onu kayarken nasıl kurtarırsın?"
Açılışı Meymenetsiz Temmuz Cumartesisi öyküsünden bir alıntıyla yapsam da aslında derdim; "Kayan bir yıldızı nasıl kurtarırsın?" sorusunu cevaplayabilmek.
Yine de şimdilik es geçiyor, zamanı gelince hakkında etraflıca telaşlanacağım.
Öykülerinin her birinde farklı bir derdi kaleme alsa da ortak temanın "insanın ve insan olmanın açmazları" olduğunu düşünüyorum. Öykülerinde farklı insanların pencerelerine yaklaşıp olduğu yeri tanımanın memnuniyeti hâlâ üzerimde. Hammurabi'deki bu 13 öykü; içimizdeki boşluğun, hayatı sorgulamanın, eksikliklerimizin, içimizdeki çelişkilerin, kendimizi ve çevremizi irdeleyebilmenin soğuk terlerini döküyordu.
Kıbrıslı yazarımız Ahmet Şimşek, yaşadığı coğrafyanın dilini, yaşamını, insanın evrensel dertlerini, bazen de kendi yaşamından izler barındırdığını düşündüğüm cümlelerini, öykülerinde işlemiş. Başarılı bir üslubu var. Özellikle bazen kendi sesini de satır aralarına eklemesi, öyküleri sevmem için ayrı bir güzellikti.
Kalemiyle ilk kez tanıştığım yazarın Hammurabi'sinde öykülerin hepsi çok iyiydi. Lakin ben en çok Meymenetsiz Temmuz Cumartesisi ve Hurmalar Yüzünden Bir Ağıt öykülerini sevdim. Özellikle Hurmalar Yüzünden Bir Ağıt öyküsünün son paragraflarını defalarca okudum.
İyi ki okudum dediğim kitaplardan; Hammurabi! ️