Ben bu kitapta yazarın Orta Doğululara bir çağrıda bulunduğunu düşünüyorum. Genel itibariyle Orta Çağ'ın gözdesi olan islam topraklarının ne gibi hatalardan kaynaklı olarak Batı uygarlığının gerisinde kalışı masaya yatırılıyor. Dar'ül İslam gereği Batılılarla savaşmazken dahi savaştaymış gibi sınırlı ilişkiler geliştirilmesi, matbaanın "gavur icadı" diye nitelendirilerek XVIII. yüzyıla kadar Osmanlı'ya sokulmaması, Rönesans ve Reform gibi Avrupa'yı kalkındıran hareketlere Orta Doğu'nun yabancı kalması, ulusçuluk akımının yarattığı bölücü ve dağıtıcı etki, kapitülasyonlar bu hataların başında geliyor. Kitabın sonunda yazar, Orta Doğu halklarına adeta umut aşılamak istercesine Batı uygarlığının Orta Çağ İslam dünyasına çok şey borçlu olduğunu ve günün birinde Batı'nın mirasını sahiplenen başka bir uygarlığın doğuşunun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. İşte bu noktada Orta Doğuluların ortak değerlerini ve kaynaklarını korumak suretiyle Orta ve Antik Çağ'da olduğu gibi yeniden yükselişe geçmelerinin mümkün olduğunu dile getirerek satırlarını sonlandırıyor. Batılılaşmanın modernleşme ile eş değer hale büründüğü günümüz dünyasında Doğu'ya eski kudretini geri kazanmanın yollarını açan bu eser, kelimenin tam anlamiyla muazzam! Okuduğunu anlayan daha da önemlisi uygulayan okuyucular için bu kitap çok şey ifade edecektir ve muhakkak ki unutulmaya yüz tutmuş kültürel değerlerimiz kıymete binecektir.