Bazen bir sözcük, bir anafor gibi yakalar insanı, yerle gök, ölümle yaşam arasında savurup durur. Baş aşağı çevirir dünyayı, dünle yarını iç içe geçirir, her şeyi değiştirir çözer, yeniden birleştirir. Sonra, ansızın, dışarı, kendisinden dışarı bırakıverir. İşte böyle bir sözcük: gece. Kutsal, ebedi, sır dolu gece. Renkler, imgeler, ışınlar, dalgalar, cam kırıkları gibi parlayan karanlık.
Sayfa 49