En Eski Hayır... kitaplarını, en eski Hayır... sözleri ve alıntılarını, en eski Hayır... yazarlarını, en eski Hayır... yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dar Zamanlar üçlemesinin üçüncü ve son kitabı... Dil ve edebiyat açısından ilk iki kitap birbirinden ne kadar farklıysa, üçüncü kitap, öncülü diğer iki kitaptan o derece farklıydı.
Bu kitap, yine üçlememizin ana karakteri Aysel üzerine kuruludur. Aysel artık yaşlanmıştır. Yapmış olduğu bir çalışmanın ödüle layık görülmesiyle birlikte ödül gününde yaşadıklarını anlatmaktadır.
Kitabı okurken çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. Kitabın sonundaki açıklamanın da belirttiği gibi kitap adeta bir anlar zinciri... Ama zinciri kır ve başka sıralamayla tekrar birleştir farklı bir zincir elde edilir.
Önceki ilk iki kitaptan aşina olduğumuz tarzda başladı kitap aslında.. Yani sadece zaman boyutundaki ileri ve geri gidişler... Bir anda geçmişteki bir olayı anlatırken yene geçmişteki bambaşka bir olaya geçmeler, günümüze dönmeler vs.. Ancak bir noktadan sonra bu boyut geçişleri arasında "gerçek" ve "düşünce" de girince biraz kayboldum. Aynı sahnenin 10 defa arka arkaya anlatıldığı ve her birinin gerçek olmadığını ancak bir sonraki sahneye geçtiğimizde anladığımız bir kurgu...
Öte yandan hangi kişilerin hayal hangi kişilerin gerçek olduğunu; hayallerdeki imgelerin gerçekteki karşılığını hala net algılayabilmiş değilim.
Sonuç olarak algılayabildiğim kadarıyla güzeldi ama hakkını verebildiğime inanmadığım bir eser.
-Bugünkü hayatlarımızın Orta Çağ hayatından hiçbir farkı yok. Yine rahipler, yine tilmizler, yine cinayetler... Farklı olan yalnızca araçlar ve gereçler... Özgürlük bilinci denen bilincin çok yükseldiğini sanıyoruz. O kadar yükselmiş bu bilinç, nasıl oluyor da, hem de bu kez seve isteye, yani gerçekten kendi isteğiyleymiş gibi, kendini şu rezil para ve tüketim dünyasına prangalatıyor? Ha, bana çıkar ilişkilerinden söz açacaksınız. Bu ilişkileri kuranlar mı özgür sizce? Herkes kendine bir efendi seçiyor. Kendisi, yalnız kendisi olmaktan korkuyor.
-Size katılmam olanaksız. Doğanın kölesi ilkel insandan, doğaya egemen insana geldik. Dünyaya, hiçbir şey değişmemiş gibi nasıl bakarsınız?
-Doğanın da kendimizin de tepesine yeni efendiler diktik. Özde değişen bir şey yok.
-İnsan özgürlüğü açısından hiçbir ilerleme görmüyor, dahası bu konuda yarın adına da hiçbir umut taşımıyorsanız, araştırmalarınızı onca titizlikle nasıl sürdürebiliyorsunuz?
-İşim bu! İşimin kölesiyim de ondan.
Dışarıdan bakınca yadsıyışla kaçış ikiz kardeşmişler sanılır. Oysa, biri ötekine düşmandır; biri ötekinin karşıtı. Yadsımanın resmi adının kaçış olması, karşı koyuş gerçeğini çarpıtmaktan başka nedir ki?
Başka bir karlı dalın altında başını eğiyor: İşkenceyi, işkence görenleri, işkenceciyi konu edinen kitapların çoksatar oluşu bile beni hep ikilemler içinde bırakmıştır. Acılar satılıyor.
Bu kitabı incelerken söyleyebileceğim ilk ve en iyi şey, Adalet Ağaoğlu'nun kitaplarına isim verme konusunda gerçekten bir deha sahibi olduğudur, hiç değilse Dar Zamanlar'da bu gözetilmiş ve nihayetinde, her bir kitap bitişiyle birlikte bu düşünceyi verebilecek şekilde düzenlenmiş. Üçlemeyi, isimlerinin anlamı ve bütünüyle verdiği düşünce, hayal kırıklıkları, birtakım anlam verilemeyen varoluşsal problemlerle birlikte idrak ettiğimiz vakit, inanılmaz bir doyuma ulaşıyoruz. Belki de bu üçlemeyi birçok kitaptan ayıran budur.
"Hayır", sözünü ettiğim bu özellikler, yani üçlemenin felsefesi itibariyle üçüncü olması gereken kitaptı bana göre. Ayrıca, yazarın üslubunun yeniden değişmesi, daha da yetkin bir hale gelişi fark edilecek özelliklerden. Yeniden, söylenecek çok şeye sahip bir kitap, romandan öte bir kitap. Ancak benim için hala bir Ölmeye Yatmak değil.
Dikkatli okumalar.