Yaşam çoğumuzun yaşadığı biçimiyle acı çekmek, dertlere katlanmaktır. Bu gerçeği yadsıyamayız. Yaşam bir itiş kakış, bir çatışma, çekişme olduğu sürece acıdan, tasadan başka bir şey getirmiyor. Yaşamın esası meydan okumasıdır. Yaşamın meydan okumasında karşımıza çıkan veya başımıza gelen her şeyi bir uyanma, farkına varma aracı olarak kullanabiliriz.
Başımıza gelen her şey; bunlar bizim ister çatışan içsel duygu ve düşüncelerimiz, ister görünüşte bir dış durum olsun, bize nerede uyuduğumuzu, nerede kör noktalarımız olduğunu ve bütünüyle nasıl uyanabileceğimizi gösterir. Ne yazık ki biz süreçleri ruhumuzun derin katmanlarında yaşamaktan çok, yüzeysel alışkanlık halinde tepkiler vererek geçiştirmeye çalışırız. Chödrön acıya karşı tek bir yararlı yaklaşım olduğunu ve bu yaklaşımın da içine düştüğümüz belirsizlik ortamında gevşeyerek, acılı durumlara merakla, dostça ve yürekli bir tavırla yaklaşmak olduğunu öğretiyor. Yaşadığımız kaosun ortasında dimdik durarak, sarsılmaz sevgiyi ve gerçek doğamızı keşfedebileceğimizi söylüyor.