İçinde yaşadığımız çağ kimsenin önünü göremediği, maddi manevi buhranlar yaşadığı ve hayatımızdaki belirsizliklerin bizleri daha da tahammülsüz, mutsuz,kaygılı bireyler olmaya ittiği bir çağ. Kafamızın içinde kavga edip duran, birbiriyle mücadele edip bir şeyleri alt etmeye çalışan bir cümbüş var. Bu cümbüş o kadar gürültülü ki kendi benliğimizin sesi cılız kalıyor çoğu zaman. Duyamıyoruz kendimizi ve sağır kalıyoruz kendimize olumsuzlukların peşinde sürüklenirken. Hep bir mücadele, hep bir kaos. Ülke gündemimizde sürekli değiştiği için artık takip edemiyoruz gündemi dahi. Bize gösterilen kadarına kanıyoruz, bize gösterilen kadarı üzerinden fikir sahibi olduğumuzu zannedip yorumlarda bulunuyoruz, olumsuzluğa sürükleniyoruz böyle böyle... Kendimize gelemiyoruz, kendimizden ne ara bu kadar uzaklaştık ve içimiz kaygıyla, stresle doldu hatırlamıyoruz.. Kendimize gelmeden nasıl kendimiz oluruz ki? Kitaplarda yazmayanı tefekkürle idrak eder insan. Kendini anladıkça, kendine döndükçe, kendi olma yolunca mücadele ettikçe kendine gelir insan. Bizi bizden uzaklaştıran şeylerin tamamen manipülasyondan, sadece bir görünüşten, sanmadan, ibaret olduğunu anladıkça daha da yaklaşırız kendimize. Bu kitap çok güzel bir rehber. Hakan Mengüç'ün, kitaplarını yazarken kaleminin ucundan sadece kelimeleri değil sevgisini de akıttığını düşünüyorum artık zira huzur buluyorum kitaplarını okurken. İçimden sıcacık bir şeyler geçiyor sanki, saf, masum. Kıymetli bir çalışma ve su gibi akıyor sayfalar. Okumanızı tavsiye ederim.