Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh

Faruk Beşer

Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh Gönderileri

Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh kitaplarını, Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh sözleri ve alıntılarını, Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh yazarlarını, Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
O halde sünnet bizi bağlamaz, bir hüküm Kuran'ı Kerim'de varsa alırız, yoksa almayız gibi ifadeler Kuran'ı Kerim'i de Sünneti de anlamamaktan kaynaklanan modern sözlerdir ve bizzat Kuran'ı Kerim'in kendisine de zıttır.
Sayfa 29 - IFAV
İslam alimlerinden hiçbiri sünnetle amel edilmeyeceğini söylememiş aksine hepsi sünnetin bağlayıcı bir delil olduğunda ittifak etmişlerdir. Sünnetin delil olmasına karşı çıkanlar modern zamanlarda batıdan etkilenerek ortaya çıkmış kimselerdir.
Sayfa 25 - IFAV
Reklam
"Def-i mefasid celb-i menafi’dan evladır." Kötülükleri izale etmek, faydalı olanları yapmaktan önceliklidir. Sabahattin Zaim Hoca’dan duymuştum; Ebu’lula Mardin’den naklen şöyle demişti: “Roma Hukuku ile İslam Hukuku arasındaki en temel farklılık bu maddedir. İslam’da kötülüklerin giderilmesi önceliklidir, Roma Huku- kunda ise iyiliklerin yapılması önceliklidir”.
Sayfa 114 - Nün yayınları
”Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun”. Peki, zikir ehli kimdir? Kuranı Kerim’e baktığımızda onun; bizzat Ku- ran, namaz, Allah’ı anma, bizzat Hz. Peygamber ve tespih gibi şeylere zikir dediğini görürüz. Zikir’in asıl anlamı hatırlama demek olduğuna göre bil- meden de hatırlama, yani zikir olmaz. O halde ehli zikir bu sayılanların ehli olan ve kısaca; bilen ve bildiğiyle amel eden âlimdir, diyebiliriz.
Sayfa 89
Mücmeli ancak Şari’in kendisi açıklar. Kuranı Kerim’de salat, zekât, hac gibi ibadetlere ilişkin hükümlerin çoğu mücmel ifadelerle gelmiştir. “Namaz kılın”, “zekât verin” gibi ayetlerde emredilen namazın ve zekâtın nasıl eda edileceğini biz sadece bu emirleri düşünerek anlayamayız. Bunu sözün sa- hibine sormak zorundayız. Mutlak Şari’ olan Allah adına bunları açıklayan ise, O’nun Rasulüdür. O bize mesela, günde beş defa, şu kadar rekâtla şu şekilde namaz kılın, ya da şu şu mallarınızın kırkta birini fakirlere verin der, böylece biz de bu mücmel ifadelerin nasıl anlaşılacağını öğrenmiş oluruz.
Sayfa 77 - Nün yayınları
Bir kelimenin lügatteki anlamına rağmen Şari’ değil de halk onu baş- ka bir manada kullanmaya alışmış ve böylece yaygınlaşmış da olabilir. O zaman onların örfünde onun hakikat anlamı bu olur ve bu da hakikat-i örfiyye adını alır. Mesela veled kelimesi her doğmuş olan anlamına ge- lirken örfte sadece erkek çocuk için kullanılması yaygınlaşınca bu anlamda kullanılması hakikat olmuş olur. ‘Doğmuş olan’ anlamında hakikat-ı lüğavi- ye, erkek çocuk anlamında da hakikat- örfiyye olur. Bu konudaki genel kural şudur: “Kelamda aslolan hakikattir. Hakikat mümkün olmazsa ancak o zaman mecaza gidilir”.
Sayfa 71 - Nun yayınları
Reklam
18 öğeden 11 ile 18 arasındakiler gösteriliyor.