"Kazlıçeşme'den beri ayaktayım ve ineceğim durak Pendik. Hayır yer olmadığı için değil. Sadece kitaptan gözümü ayıramıyorum. Belki birkaç koltuk için savaşabilirdim. Çok fırsatım oldu ama çakılı kaldım bu kapı ağzına sanki. Arada yoklayan bir tebessüm var. Şefkat dolu eller var ama oturacak tek bir yer yok." demiştim ya... Şimdi beni o kapı ağzında çakılı kılan her neyse, zihnimi parça parça ediyor. Bir sonraki aşama sanıyorum. Zihnimin en ücra köşelerinden yeni endişeler çıkartıyorum kul hâlimle. İnsan yaşadığı şeyler üzerine konuşur, ben de öyle yapıyorum. Zaten yaşamadığımız şeyler üzerine konuşunca hiç çekilmiyoruz. Kul hâlimle diyordum, ne çok endişem var! Bir daha ve bir daha ve ihtimaller arasında kalıp duruyorum! Deliriyorum! Sonra duruluyorum, sonra diyorum teslimiyet, senin adın ne, senin adın ne güzel... İşte bu iki durum arasında gidip gelmektir hayat ve gidip gelmeler durur. Hayatını kaybedersin.
.
Kitaba gelecek olursak, fazla ölümlü, fazla hiçbir şey ve çok şey anlatıyor. Alt metin okumaları ile dolu ama sürekli birilerinin bir cinayete ya da intihara maruz kalması içimi fazla kararttı yani umuda ihtiyacım varken şimdi olmamalıydı. Ama bu kitap biraz böyle, bu yazar biraz böyle. Ama anlatı ama kurgu olağanüstü! Okumazsan çok şey kaybetmezsin ama okursan çok şey kazanırsın bâbından bir sevgili Güray Süngü kitabı...