Belki gündüzle gece arasındaki o kısa ve alabildiğine sessiz ara idi bu; hani başımız, biz beklemezken, ensemizden sarkar arkaya; hani her şey biz farkına varmaksızın, biz kendilerini seyretmediğimiz için
devinimden kesilir ve sonra yitip gider; biz ise, eğilip
bükülmüş vücutlarımızla tek başımıza kalakalırız...
İçten içe anılarımıza tutunuruz...