Bana o defterin kapaklarını sonsuza dek kapattıran adam, babamdı.
Bizi bu hayata o mecbur bırakmıştı.Babalar, evlatlarının alın yazısı olmak zorunda mıydı?
Bunlar tam yedi yıl önce annemin cansız bedenini, yaşamak istediği halde bu dünyaya veda ettiğini haykıran gözlerini gördüğüm geceyi bize yaşatan, yine o adamdı.
Dilimin ucunda acıdan geçemeyen bazı kelimeler vardı.Onların ilkini bana hediye eden, o adamdı.
On yaşında kemiklerimi kıran, on dört yaşımda dünyayı başıma yıkan ve bu halde olmama sebep olan, o adamdı.
Hala hayattaysan kendimi koruma içgüdüm sayesindeydi.Hayat bana gül bahçeleri sunmuştu da ben mi koparmıştım yapraklarını? Dikenlere karşı savaşmak ne zamandır suçtu?
“İnsan asla yapmam dediği şeyleri yapabiliyormuş. Asla düşmem dediği çukura düşebiliyormuş.Aklını öfkenin eline bırakırsan, senin olmaktan korktuğun o insana çevirebiliyormuş.Lütfen Berzah,” dedi yakarır gibi.”Bana bu avuç içimin neden sızladığını söyle.”
“Ortada bir yanlış olsaydı, bu ikimizin yanlışı olurdu.Ayıpsa ikimizin ayıbı, günahsa yine ikimizin günahı… Suçu tek tarafa yıkmak, lekeyi sadece kadının alnına sürmek ne kadar doğru?”