"Şu şöyle olmuş bu böyle olmuş din doğmuş" gibi uyduruk mantıkî muhakemeyi esas alıp onunla saçma sapan "dinler tarihi" diye gûya ilmî açıklamalar yapan ve ille de İslâm'ı kendi salak kurgusuna oturtmaya çalışanlara
İmam-ı Rabbânî Hazretlerinin ağzından deriz ki:
- "Allah Resûlü'nün Hak'tan getirdiği ve bildirdiği şeylerin hepsi, bütün hâlinde bedahet ifâde eder ve hiçbir delile muhtaç değildir. Allah'ın vücudu, birliği ve Peygamberinin doğruluğunu idrak kuvvetinin mânevî marazlardan ve kötü illetlerden uzak olduğu nisbette bedahete yaklaşılır. Bedahete yaklaştıkça da fikir ve delil kıymetten düşer, lüzûmsuzlaşır. İdrak kuvvetinde, fikir, nazar, delil ve ispat, nacak illetin vücudu ve marazın tezahürü zamanında olabilir."
Tarihe mânâ veren hâlihazırdaki insan düşüncesi ve bu hususta
Necip Fazıl Kısakürek'in kronolojik tarih muhasebesi:
- "İslâm'ın bizde nasıl bozulduğunu tarihî bir kronolocya içinde incelemek ve anlamak, İslâm bundan böyle ve en ileri dünya görüşü plânında ele geçecek olursa onu bir daha kaybetmemek olacaktır."
"Savaşacak gücün yoksa, savaşana dua et!" şuurundan bile yoksun ve eşi, işi, dişi arasında mideyle tenasül âletini işletmekten ibaret, sefil hayat meftununun, öbür dünyadaki hâlinin ne olacağını, yolumuzun büyüğü
Esseyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin ifâdelerinden gösterelim:
- "Dinî işlerde bid'atlerin (uydurma yeniliklerin) türemesi öyle bir fitnedir ki, zararı bütün mahlûkları sarar. Bunlardan biri de cihad ve gâzada gevşeklik ve tembelliktir. Burada bir nükte vardır ki, münafıklığın alâmeti olmaya kadar gider. O da şehidlik nimetinden kaçınmak... Şehidlik, İslâm'ın kuvvet bulmasu yolunda can vermektir. her Mü'min ferd bu yüksek makamı kalb ve zevk yoluyla benimsemeye, istemeye memurdur. Bu sır icâbı olarak Resûl ve Nebîlerin bir çoğu, sahabîlerin ekserisi ve Peygamber evladının hepsi, şehadet arzularına ulaşmış ve bu yolda ruhlarını teslim etmişlerdir..."
İmam Gazali Hazretlerinden gösterelim:
- "Felsefe-tefekkür ilminden sayılan mantığın, ne müsbet ne de menfî cihetten din ile bir ilgisi yoktur; o delillerin ve kıyasların sunuluş şartlarını, bunların terkip keyfiyetini, DOĞRU DEĞER denilen tariflerin şartlarını ve onun nasıl tertip edileceğini, ilmin ya tasdik veya tasavvurdan mümkün olduğunu; tasdiki bilmenin çaresinin ise kıyas ve delil olduğunu inceler. Bunda inkâr edilmesi gereken bir yön yoktur."
İmam Gazali Hazretlerinden:
- "(...)Gençliğimin başından itibaren henüz 20 yaşıma varmadan, yâni büluğ çağına yaklaşan bir zamandan beri -ki şimdi 50 yaşımı geçmiş bulunuyorum- daima bu derin denizin dalgalarıyla mücadele etmekte, korkmadan ve cesaretle derinliklerine dalmaktayım. her türlü karanlık meselelerle çok meşgul oluyorum. Her müşküle göğüs gerer ve her uçuruma atlamaya çalışırım. Her fırkanın akidesini dikkatle araştırırım. hak ile bâtılı, sünnete uygun olanla, bid'atı ayırmaya ve her taifenin mezheplerinin sırrını keşfe çalışırım..."
İmam Gazali Hazretlerinden:
- "Şüphesiz ki insanların çeşitli din ve milletlerde bulunuşu, daha sonra ümmetin çeşitli fırkalara ayrılması keyfiyeti, içinde birçok insanın boğulduğu engin bir denizdir. Pek az insan bu denizden kendini kurtarabilmiştir. Her fırka da kendisinin doğru yolda olduğunu zanneder. Nitekim âyette, "Her zümre kendi inancından memnundur" buyuruluyor. Evet; bu ümmet içinde de yolları birbirine zıt bir çok fırkaların zuhur edeceğini, doğru söyleyenlerin en doğrusu Peygamberimiz buyurmuştur ve haber verdiği gibi de olmuştur..."
Necip Fazıl Kısakürek'in kaleminden "Cemel vak'ası- Deve vak'ası"nın mânâsı:
- "Bu ne hâldir... Peygamber soluğu kesileli tam çeyrek asır geçen hengâmede, o ebedî soluğa bir ân için de olsa, hem de üstün sahabîler zamanında takılan menhus tıkaç nasıl izâh edilebilir? .. İbn-i Sebe'ler, yıpratıcı zaman, şu, bu, hepsi vesile ve bahane!.. Sır noktası, insan ruhunun vecd ve aşkını zamanla yenileyemez hâle gelince "nefs" isimli ejderha eline nasıl düştüğünü gösterici İlâhî imtihan tuzağından ve o soluğu tazelemeye memur nesillere ibret dersi ihtarından ibarettir."
Salih Mirzabeyoğlu'na) ithafının başlangıcı:
- "Hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim bir mekândan bir ışık fışkırdı... Daima böyledir. Allah'ın tecellileri, yapmacıksız ve zorlamasız, boynunuz bükük, köşenizde otururken görünüverir."
Necip Fazıl Kısakürek'ten:
- "İçimize göz atarak dışımızı ayarlamak bir yol olduğu gibi, dışımıza bakarak içimizi düzeltmek de daima iç hakikatle birleşen ayrı bir iştir.
Bunun için bir türlü göremediğimiz, bir türlü bize gösterilmeyen bugünkü dünyayı en mahrem fikir ve ruh kökleriyle hecelemek zorundayız."
İmam-ı Rabbânî Hazretleri, kabuk ve öz bilgisini muhteşem bir misâlle çerçeveliyor:
- "Yalanı ağzına almamak Şeriattır. Kalbe giren yalanı nefyetmekse Tarikat... Kalbe giren yalanı cehd sarfederek nefyetmek Tarikat iken, cehdsiz ve emeksiz atmak da Hakikattir."