(…) İbrahim Efendi, muhitinin gözünde mevki ve serveti ölçüsünde büyüdükçe büyürken, aynı varlık onu, kardeşinin nazarında olduğu yerden bir arpa boyu yükseltmiş olmuyordu..
Sayfa 5 - İstanbul Enstitüsü Neşriyatı/ pdfKitabı okudu
Kendi kendisiyle yüzleşmekten, kendi kendini tanımaktan korkan bu insan, kaalû-belâdan beri türlü dolambaçlı türlü zikzaklı yollar bulup kendinden kaçmanın çârelerini aramış değil midir?
İbrâhim Efendi, Hilmi Bey'le her ihtilâfa düştüğünde tarafsızlığına inandığı bir muhakeme ile kardeşinin kanaatleriyle kendininkileri bir çırpıda karşılaştırır ve nihâyet hakkın kendinde olduğuna inanarak omuz silkip başka düşüncelere geçerdi. Öyle ya, varsın bu akılsız vezne mümeyyizi, sığ ve basit fikirlerinin ortasında sıkışıp kalsındı. Hayatın binbir meşgalesi içinde, bir fikir ayrılığının üstüne demir atıp bundan fazla vakit geçirilemezdi. Herkes kendi yolunda yürümeli, kimse kimsenin ezgisi altında kalmamalıydı vesselâm.