Halk cahil kaldıkça hiçbir şeyin düzelmeyeceğine inandığından; halkın geleneklere, göreneklere ve dine dayalı zihniyeti yerine, Batı'nın akla, bilime dayalı pozitivist zihniyetini yerleştirmek istemiştir.
Doğanın, nefsi besleme yolundaki zorlaması insaf, merhamet, iyilik gibi insanlığın güzel huylarını yener; aç kalan bir insanı öbürünün elinde gördüğü bir lokma ekmeği kapmak için, midesi sızlaya sızlaya, sıkıştırır.
İnsanlığın hayvaniyeti, zaruret, açlık hükmünü gösterdiği zaman meydana çıkar. Tabiatın tagaddi-i nefs hususundaki icbarı; insaf, merhamet, mürüvvet gibi hasail-i insaniyyeye galebe eder.
Yaşlı gözlerini meyusâne yüzüme tevcih ederek:
"Ablacığım ekmek isterim," dedi.
Beynimizde şu muhavere başladı:
"Kısmetinin senden esirgediğj ekmeği ben sana nasıl verebilirim?"
"Kısmet nedir abla?"
"Acıları teselli için uydurulmuş bir kelime. Onun manasını sen şimdi anlayamazsın. Belki büyüdüğün zaman öğrenirsin."
Böyle müessir bir vakanın tasviri hususunda derkâr olan aczime bakmayarak belki izale-i zehr-i derunuma medar olur, belki yeisim sükûnet bulur hülyasıyla kaleme sarıldım.