Modern demokrasinin temel dilemnası diye adlandırabilecek bir durum var ortada. Bir yandan toplum olarak iknaya değer veriyoruz; yönetimimiz ifade ve tartışma özgürlüğü ve fikir alışverişinin, daha adilve iyi kararlar verilmesi sağlayacağı inancı üzerine kurulu. Öte yandan bilişssel cimriler olarak bu tartışmaya genelde bütün yetilerimizl katılmayıp basit ikna araçlarına ve sınırlı akıl yürütmelere güveniyoruz. Giderek saygılı ikna değil, sorumsuz propaganda gelişmekte.
17. yy Amerika'sında, Harvard Koleji öğrencileri de ikna hakkında birçok şey öğrenme fırsatı buldular. Dört yıl boyunca her Cuma öğleden sonrası öğrenciler bir fikrin nasıl savunulacağını öğreniyordu; ayda en az bir kere, öğrendiklerini, dinleyicilerin önüne çıkıp savunma yaparak ve diğerlerinin görüşlerine hücum ederek göstermek zorundaydılar
Antik Yunanistan'ın şehir devletlerind bütün vatandaşlar eşit sayılırdı ve herkein kendi adına konuşabilmesi beklerdi. Sözün gelişi, Grek mahkeme sisteminde bir davanın savunulmasnda avukatlara veya tutulmuş başka şahıslara izin yoktu; yani vatandaşların mahkemelerde komşularının önünde kendi davalarını kendilerinin savunması gerekiyordu.
Propaganda bir fikrin, önyargılarımızı ve duygularımızı etkileyen imajlar, sloganlar ve sembollerin becerikli bir şekilde kullanılması yoluyla iletilmesidir ki böylece o çağrıyı dinleyen, o fikri "kendi isteğiyle" kendi fikri gibi benimsesin.
Her gün birbiri ardına ikna edici mesaj bombardımanına tutuluyoruz. Medya dünyasından gelen bu çağrışımlar argümanın haklı ve tutarlı olmasından değil, sembollerin ve en temel insani hislerimizin manipülasyonu vasıtasıyla ikna edici oluyor, iyisiyle, köüsüyle, içinde yaşadığımız çağ bir propaganda çağı
Birçok araştırma her ana babanın bildiği şeyi doğruluyor.? Annelerle vapılan bir ankete göre okul öncesi çocukların %90'ından fazlası televizvonda reklamını gördüğü oyuncaklar ve yiyeceklerin alınmasını istiyor. Annelerin üçte ikisi, özellikle üç yaş civarı çocukların televizyondan öğrendikleri reklam şarkılarını söylediklerini duyduklarını belirtiyorlar. Başka bir anket çocuk programlarını sık seyreden çocukların reklamı vapılan çerez, kornfleks ve fast-foodları isteyip, aldırıp, tüketme ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Genel olarak sekiz yaşın altındaki çocuklar reklamı yapılan markaların isimlerini çok iyi tanırken, reklamdaki iddiaları pek hatırlamıyor ve reklamlar tarafından ikna ediliyorlar. Belki de reklamların etkisini gösteren en acıklı delil, dört-beş vaşındaki çocuklarla yapılan bir deneyde, bir oyuncak reklamını seyrettikten sonra o oyuncağa sahip olmayan “iyi bir çocukla” oynamak yerine, o oyuncağa sahip ama “pek iyi olmayan” bir çocukla oynamayı tercih edeceklerini söyleme ihtimallerinin iki kat fazla olması”
Yeterli derecede tekrar edildiği ve ilgili insanların psikolojileri yeterince iyi anlaşıldığı takdirde bir karenin aslında bir çember olduğunu kanıtlamak imkânsız değildir. Bir kare ve bir çember nedir ki? Sadece kelimeler ve kelimeler gizli fikirleri sarmalayıncaya dek yoğrulabilirler.
Başarılı ikna taktiği, hedef kitlenin düşüncelerini, iletiyi yollayanın görüşlerine uygun bir şekilde yönlendirip kanalize eder; önerilen hareket biçimi hakkındaki her türlü olumsuz düşünceye set çeker ve iletinin mesajı hakkında olumlu düşünceleri teşvik eder.