Hoş geldiniz sevgili mutluluk!
Biliyor musunuz; yokluğunuza alışmış ve hatta varlığınızı bile unutmuş bir içim var. Şimdi ben sizi oraya nasıl takdim etsem bilemiyorum doğrusu. İyisi mi siz bize öyle bir uğrayın ki tarife gerek duymayalım, direkt dalalım bize sunduğunuz ortama. O ortamın havasından, suyundan içelim kana kana ve yaşadığımız şeyin adını koymakta zorlanırken, siz bir perde gerisinden çıkın ve ‘Acaba nedir, nedir?’ diye söylenenlere, ‘Benim benim! Benim adım mutluluk. Başkalarında gördüğünüz ve ancak hayaliyle konuşabileceğiniz şeyim işte!’ diye bağırıp çağırın bir zahmet.
Ya da hiç uğrayıp da düzenimizi bozmayın lütfen. İyi kötü bir mutsuzluğumuz var kendimize özgü. İçinde hayal kırıklıkları, uykusuzluk, düş debelenmeleri ve bilumum yenilgilerle süslediğimiz kendimize özgü bir mutsuzluğumuz var çok şükür. Onunla seviyeli bir birliktelik yaşıyoruz. Birbirimize kahır ikram ediyor ve hiç gocunmadan kahrımızı çekiyoruz. Alıştığımız ve adını bile merak etmediğimiz bu düzensizliğin düzenini bozmayalım lütfen.
Zaten içerim çok kalabalık, yeni gelenin adı mutluluk da olsa sığmaz kabıma, taşar.