Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İlişkilerde Onur Mücadelesi

Donna Hicks

İlişkilerde Onur Mücadelesi Sözleri ve Alıntıları

İlişkilerde Onur Mücadelesi sözleri ve alıntılarını, İlişkilerde Onur Mücadelesi kitap alıntılarını, İlişkilerde Onur Mücadelesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çocukların kendi değerlerinin farkındalığı, bakımlarını üstlenen kişilerin erken dönemlerdeki davranışlarıyla şekillenir. Eğer haysiyetleri, saygı görmekten çok ihlal edilmişse, değerlerine dair daimi bir kuşku içinde yaşayacaklardır.
Hiç kimse başka birinden deri rengi, geçmişi veya dini yüzünden nefret ederek doğmuyor. İnsanlar nefret etmeyi öğreniyor olmalılar ve nefret etmeyi öğreniyorlarsa onlara sevmek de öğretilebilir, zira sevgi insan yüreğine, zıttına nazaran daha doğal gelir.
Reklam
Yıkıcı düşüncelere sahip olmak bizi kötü insanlar yapmaz. Bu, sadece olduğumuz kişinin iki zorlayıcı ve birbirleriyle rekabet eden yönü olduğu anlamına gelir ve genellikle bunları uzlaştırmak zordur. Fakat küçük bir bilgiyle ve güçlendirilmiş bir Bilen Benlikle, kendimizi doğru seçimleri yapacak bir pozisyona yerleştirebiliriz.
Bir kez Bilen Benliğimize tamamıyla demir attık mı, kendimizi iyi hissettirsinler diye onlara ihtiyaç duyduğumuz için değil, onları önemsediğimiz için başkalarının bizim hakkımızda ne hissettiklerini önemseriz.
Bireyin kimliği evrilmek için bir emniyet ve istikrar algısına ihtiyaç duyar. Emniyet ve istikrar yetersiz olduğumuza dair algımız zamanın içinde donup kalır. Kendini değişeme açmak endişe verici bir harekettir ve psikolojik olarak da oldukça parçalayıcıdır. Bizim tehditleri defedeceğimiz, istikrarlı bir temele ihtiyacımız vardır. Kendimizi savunurken, eylemlerimizin başkaları üzerindeki etkilerini değerlendirecek zamanımız olmaz. Esenliğimize yönelik tehditler bir norm haline geldiğinde, ilerlemeyi düşünerek kendimizi irdelemenin ve yeni şeyler öğrenmeye açık olmanın zor gelmesi şaşılacak bir şey midir? Dünyayı anlamlandırma şeklimiz hayatta kalma modunda çıkmaza girer. Bir ilişkinin başarısızlığa yaptığımız katkıyı gözden geçirmek istikrarımızı bozduğu için, sorumluluğu üstümüzden atmak olağan bir tepki gibi görünmektedir. Sorumluluğu üstümüzden atmak, ötekiyle ilgili birkaç bilişsel tahribata sebep olarak özdüşünüm kapasitemizi iyice kısıtlar. Kababat ve sorumluluk kendi üzerimizden başkasına yönlendirmek geçerli epki haline gelerek, kimliğimizin normal gelişimini süresiz olarak askıya alır.
Evrimsel açıdan, kabahatlerimizi ifşa etmek veya hatalarımızı kabul etmek bizi gruptan dışlanma tehlikesi karşısında da savunmasız bırakır. Kendini savunma kuvvetleri etkin hale geldiğinde, bizi zevahiri kurtarmak için, yalan söylemeyi, kendini kandırmayı ve başka örtbas etme biçimlerini de içeren her türlü yola başvurma talimatı verirler. Bu güçlü evrimsel kuvvetler, gerçeği anlatmak ve onunla yüzleşmeye karşı ciddi engeller oluşturarak anlaşmazlıkları çözümlemeyi zorlaştırır. İnsanlar haksızlığa uğradığını hissettiklerinde, yapılan kötülüğün kabullenilmesini isterler, fakat kötülüğü yapmış olanların gerçeği söylemesi bu kuvvetler tarafından engellenir. Bu dinamikler kişilerarası ilişkilerimizde olduğu kadar siyasi düzeyde de geçerlidirler, çünkü bunlar insani, türsel- seviyede olgulardır. İnsanları kapsayan tüm anlaşmazlıklara etki ederler.
Reklam
Hayatta kalmak baş kaygılarıyken, savunmacı içgüdülerimizin çoğu, atalarımızın işine çok yaramıştı. Biri bize bir zarar verdiğinde tetiklenen kaç ya da savaş içgüdüsü, bunlardan biridir. Fakat düşünmeden tepki vermeye programlandığımız daha pek çok davranış tarzı vardır. Zevahiri kurtarma ve başkalarının bizimle ilgili iyi düşüncelerini koruma arzusu, hayatta kalmaya yardımcı olmak üzere evrilmiş psikolojik bir mekanizmadır.
Kişiyi küçük düşüren davranışların erken dönem izlerine dair bir farkındalığa sahip olmak, yetişkin ilişkilerimizdeki kırılganlıkları tespit etmemizi sağlar. Erken dönemde aldığımız yaralar yaşamımızın sonraki dönemlerindeki ilişkiler için zemin hazırlar. Eğer bir ilişkinin emniyet ve rahatlıktansa acı kaynağı (haysiyetimizin ihlali) olduğunu düşünürsek, yakınlık kurmak konusunda zorluk çekeriz. Zihnimiz başkalarıyla bağ kurmak yerine kendimizi (olağan tepki olarak) onlardan korumakla meşgul olur.
Sinirbilimciler dışlanmışlık gibi psikolojik bir hasarla fiziksel bir yaranın beyindeki aynı kısmı uyardığını keşfettiler. Kemik kırılmamış, kan sıçramamış, görünürde hiçbir hasar belirtisi yok. Hasar var ama içten hissediliyor.
Limbik sistemimiz bize zarar veren ya da bizi tehdit eden bir insanla olan bağımızı koparmamız için bize nasıl hızlıca sinyal veriyorsa, aynı şekilde bizi hızlıca sevgi, empati ve şefkat duygularıyla doldurup taşırabilir, başka bir insanla bağ kurmaya, onda teselli bulmaya, daha güvende ve daha az kırılgan, daha değerli hissetmeye zorlayabilir.
57 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.