Her cemaatin İslam anlayışı ve yorumu belli farklılıklar gösterir. Bundan dolayı birbirlerini sevmedikleri gibi kendi dışındakileri de düşman olarak görürler
İslam devleti gücünü halktan değil şeriattan almıştır. Durum böyle olunca, adalet, adil düzen, Allah'ın düzenini uyguluyoruz diye başa geçenler, en çok siyasete katılım şansı elinden alınmış, susturulmuş, pasifleştirilmiş halkı kolayca sömürmüşlerdir ve bunu Allah adına yaptıklarını iddia etmişlerdir. Halkın çoğunluğu İslam'ın temel prensiplerinden biri olan kaderlerinin, alınyazılarının böyle olduğuna inanıp bunları Allah'ın bir takdiri olarak görmüşler ve olayları kabul etmişlerdir.
Müslüman halk, her baskiya ve sömürüye, kötü sartlarda yasamaya dayanabiliyordu fakat örf ve adetlerine, inançlarina yabancilasmaya basladiklarini hissettiklerinde, kaçilmaz bir sekilde tepki gösteriyorlardi.
Saray ve iktidardaki hanedan için aşırı lüks masraf, halkın eğitimi için sadaka miktarında harcama yapmak, İslam ülkelerinin neredeyse genel politikası olmuştur.