Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul Geceleri

Samiha Ayverdi

İstanbul Geceleri Gönderileri

İstanbul Geceleri kitaplarını, İstanbul Geceleri sözleri ve alıntılarını, İstanbul Geceleri yazarlarını, İstanbul Geceleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir dergâh çatısına uğramak, ya da sokulup şifâlanmak için mutlaka derviş olmak lâzım gelmezdi. Hayat mihnetleri başlarına vurup gönülleri daralan, başları sıkılan, ümitsiz, çâresiz, me'yûs ve muzdarip her insan, kayıtsız şartsız, bu herkese açık kapıdan içeri girip mânevi açlığa, dünya cefâlarına çâre bulur, âdeta dert satar derman alırdı.
Sayfa 218Kitabı okudu
Bir taht kâidesi olan Üsküdar'ın Şemsipaşa'sı, Ayazma'sı, Doğancılar'ı, Karacaahmet'i, Bülbüldere'si, Nuhkuyusu, Bağlarbaşı'sı ve Altunizâde'sinin elleri üstünde yavaş yavaş bir saltanat yükselir: Çamlıca. Sanki o, tahtını bulutlar arasına koyan bir esâtîr kahramanıdır da , İstanbul'u gözlemek fırsatını böyle tenha bir köşeden yapmaya karar verip tabiatın en hâkim, fakat en münzevî noktasını intihap edivermiştir.
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
Zaten san'at göklerinin en parlak yıldızları, ıztırapla döktüğümüz göz yaşlarımızın içinde değil midir? Eğer şüphenin salıntısı, isyanın çelmeleri, nefretin kamçısı, endişenin gamı, bekleyişin ümidi, tereddüdün heyecanı, hülyânın çarpıntısı, ihtirâsin buhranı olmasa, insanlar, zaman zaman aksamanın sürçmenin ve yarı yolda bocalamanın, bâzen de hazzın, lezzetin tadı ile kâh sevinmek kâh acı çekmek mertebesinde emeklemeseler, san'at dünyâsından tek ses, tek ihtizaz duymak mümkün olur muydu?
Sayfa 188Kitabı okudu
O devirde konuğa ikram bir ibâdet saygısı kazanmış olduğu için, büyük küçük her fert, her evin kapısını çalana güler yüz gösterir, sandığında sepetinde, kilerinde mutfağında ne bulursa önüne döker, derdi varsa küller, acısı varsa gizler, ziyâretçinin alınmaması için zehir gibi acı fedâkârlıkları bir yudumda içip bal şerbeti içtiği hissini verirdi.
Sayfa 180Kitabı okudu
Zaman olur ki haşin, çiğ, şımarık bir ihtiras, çekirdeğe hiç benzemeyen fakat onun bir inkişafından ibaret olan ağaç gibi dallanıp budaklanır ve ferağat meyvelerinin en leziz çeşnilerine gebe kalır.
Sayfa 166Kitabı okudu
"Hakikatle mağlûp edilmekten üstün zevkim yoktur."
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Mâzi, eğer ambarda yıllandırılmış bir tohum gibi hal tarlasına ekilmezse, ondan ne çoğalmak, ne de istifâde beklenebilirdi. Bizim yanlışımız da buydu işte. Bir zümre, yalnız geçmiş ile nafakalanmak, onu karanlık ve küflü bir mahzende muhâfaza etmek tarafinı tutuyor, bir başka zümre ise bu tohumu topyekûn çöplüğe devirmek ve çeşnisine yabancı olduğumuz bir başka tohumu elde etmek iddiasını kuruyordu. Ne çâre ki mâziyi hâle aşılamak ve bu izdivâcın tâze mahsullerini devşirmek teşhisine kimse yanaşmıyor ve böylece de koskoca bir târih, iki arada kalan evlâtlar perişanlığı ile heder olup gidiyordu.
Süleymâniye... Akşam vakti güneş, batmaya yaklaşıp da altın parmaklarını bulutların saçlarına soktu mu, Süleymâniye âbidesi de, bütün gün, içinde kavrulduğu ateşten elbisesini çıkarıp akşamın mor ve yumuşak kaftanını giyer. Bu saatlerde onun muhteşem vücudu o kadar heybetlidir ki, aşkı ile alâkası olmayan her şeye yabancılık duyan bir sevdâlı edâsıyla dünyâdan el etek çekip mânalı bir sükûna gömülür.
Yeis ki gönül kubbesinde öten en çirkin sesli kuştur.
Mümkün olsa Beyazıt'ın çınarına, yanı başındaki aşhâne kapısının üstüne oturtulmuş, bir rivâyete göre içinde Şemseddin Karahisari'nin hat dersi verdiği o saçakları, pencereleri, kapıları, muhteşem ve emsalsiz bir Türk zevkini imzâlayan binâya, sadist bir felsefenin kazmaları inerken ne mertebe acı çektiğini sorardım. Öyle bir yapı ki insafsızca, iz'ansızca, nankörce yıkılması değil, bir çivisinin, bir pervazının bile eksikliğine titizlenip, ellerimizle, gönüllerimizle yamanması, desteklenip devâlanması, ömrüne ömür katılması icap ederken...
468 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.