Şimdi her kar tanesi bir nota. Barones piyanonun tuşlarına bastıkça notalar gökyüzünün görünmez portresindeki çizgi ve aralıklarından kurtularak süzülmeye başlıyor. Ritme göre kâh kendi etraflarında dönerek, kâh havada asılı kalıp sonra güçlü bir rüzgarın koynunda süratle aşağı inerek İstanbul adlı devasa kar küresinde ağır aksak yürümeye çalışan iki sarhoşun üzerine yağıyor.
Hayatımın iplerini hiç bir zaman ele geçiremeyişim, gitmem gerekirken gidemeyişim, bir türlü ne istediğimi tam olarak bilemeyişim, daha doğrusu aslında ne istediğimi hep onu yitirdikten hemen sonra, aşağılayıcı bir pişmanlık ve suçluluk duygusu eşliğinde hissedişim yüzüme vuruyor.
Aslında yalnızca aşkı beklemekten ve yokluğunda ne kadar acı çekiyor olursak olalım ondan asla şüphe etmemekten tuhaf bir haz aldığımızı; onu bir yazgı, bir dua gibi sorgusuzca kabullendiğimizi ve bağımlısı haline geldiğimizi fark ediyorum.