Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul Nasıl Eğleniyordu?

Refik Ahmet Sevengil

İstanbul Nasıl Eğleniyordu? Gönderileri

İstanbul Nasıl Eğleniyordu? kitaplarını, İstanbul Nasıl Eğleniyordu? sözleri ve alıntılarını, İstanbul Nasıl Eğleniyordu? yazarlarını, İstanbul Nasıl Eğleniyordu? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
265 syf.
2/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
Refik Ahmet Sevengil
Refik Ahmet Sevengil
Öncelikle yazarın şahsi görüşlerini ve duruşunu bilerek tamamen objektif halde kitabı okumaya karar verdim. Kitapta yalın dil kullanılmış ve açıklayıcı metinlerle doluydu. Özellikle Tiyatro alanında ve geçmiş yaşamda eğlence anlayışına dair (sokak eğlenceleri vs.) epey bilgi dolu sayfalar mevcut. Kullanılan görseller de göz doyuran cinsten. Yalnız, kitapta keskin dil kullanıldığını, bazı kısımlarda objektiflikten çok uzaklaşılmış olduğunu, kişisel görüşün hoş olmayan tabirlerle aktarıldığını düşünüyorum. Dolayısıyla tarihi aydınlanmak açısından kaynak olarak kabul etmiyorum. Eğer objektif gerçeklikten kopmayacaksanız bilgi dolu sayfalar hatrına öneririm. Yazılan inceleme sadece kişisel görüşümdür. Keyifli okumalar..
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?Refik Ahmet Sevengil · Alfa Yayıncılık · 201436 okunma
Kumar, oynayanlardan çok oynatanlar için güvenceli bir ­ kazanç yoludur. Kumar oynayanların kazanmaları muhte­meldir. Fakat her kazananın karşısında bir yitiren vardır. Oysaki her kim kazanırsa kazansın ortada dönen, oyuncula­rın ceplerine girip çıkan paranın tümünden pay alan kumar­hane sahibi zarar etmeden kazanan tek adamdır.
Reklam
Tanzimat Fermanı ile Batı'ya yöneldikten sonra Batı'dan ülkemize aktarılan eğlencelerden biri de «kumar» dır. Batılılar bu oyunla da uğraşılan düzenli toplantı ve dinlenme yerleri yapmışlardı. Kulüp denilen bu Avrupalı kuruluş Tür­kiye'de ilk kez 1870 yılında İstanbul'da, hem de İstanbul semtinde açılmıştır.
Bunu Fatih görse mezarında ters dönerdi herhalde
Üçüncü Sultan Ahmet çoğunlukla geceleri Hünkar sofa­sında, balkonda süslü ve görkemli tavanın altında yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şa­irleri ve dalkavuklarıyle rakı içerdi. Hünkar sofasında ünlü ve yetenekli müzisyenler seçkin fasıllarla müzik yaparken güzel sesli, güzel yüzlü güzel vü­cutlu genç kızlar tatlı ezgilerle padişahın canına can katarlardı.
Damat İbrahim Paşa yakışıklı ve zarif bir adamdı. Sü­se oldukça tutkundu. Debdebeyi pek severdi. Parmaklarını yüksek değerde elmas ve zümrüt yüzüklerle süslerdi. Bazen ferace bazen kırmızı çuha kontaş kürk giyerdi. · Giysileri baştan başa elmas ve incilerle işlenmiş, pırıl pırıl, görkem­li; göz alıcı idi. Beline değerli taşlarla süslü hançer takardı.
Dördüncü Murat, içki ve keyif verici maddelere düşman, fakat kuvvet oyunlarına tutkun bir pehlivandı. Çoğu kez ha­remde eğlenirken dev gibi iri cüsseli silahtarını çağırır, koç­ yiğit delikanlıyı bir eliyle kuşağından yakalayıp havaya kaldırır, başının üstünde tutarak has odayı döndürürdü. Son­ra nasıl kaldırmışsa yine öyle sessizce indirip silahtarı ye­re bırakır, kolunda hiçbir ağrı duymazdı.
Reklam
Üçüncü Murat da babasından daha güçlü iradeli bir adam değildi. Tahta çıkışının ilk yılı sonunda meyhane açıl­ması hakkındaki yasağı İslam mahalleleri için uygulamış, böylece gayrimüslimlerin oturdukları yerlerdeki meyhanelere dokunulmamasını ferman etmişti (1577). Böylelikle içkiye alışkın Müslümanlar, gayrimüslimle­rin oturdukları mahallelere gitmekle ihtiyaç ve isteklerini giderme olanağını buluyorlardı.
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
kitabının pdf, epub versiyonunu arıyorum. yardımcı olanlara/olacaklara şimdiden teşekkürler.
“Gece kadın başına dışarıda ne işi varmış?”ın farklı bir versiyonu
Sokaklarda Müslüman kadınların erkeklerle birlikte arabaya binmeleri yasaktı. Gezinti yerlerinde ahlaksızlık olmamasına sözde özen gösteriliyordu. Ramazan gecelerinde Müslüman kadınların, "Kalabalık oluyor, fesat muhtemeldir" diye Şehzadebaşı'ndan geçmeleri yasaklanıyordu. Sokakta herhangi bir nedenle biraz göz alıcı bir biçimde giyinmiş ve süslenmiş olan bir kadının saldırıya uğrayacağı kesindi. Bu gibi kötü davranışlar haklı ve doğal görülüyordu.
Sayfa 247 - Alfa Yayınevi
Ecdad parlak oğlanları pek severdi
Meyhaneciler, içkicilere hizmet edecek gençleri, güzel olanlar arasından seçerlerdi.
Sayfa 246 - Alfa Yayınevi
Reklam
Kadın düşmanı padişah
58 yaşında tahta çıkan, yaşlılıktan erkekliği gitmiş, sarayda tek başına yaşamaktan sinirleri bozulmuş, titiz, aksi, berbat bir adam olan Sultan III. Osman aşırı derecede bir kadın düşmanıydı. Sarayda bulunan yüzlerce kadından hiçbirisiyle karşılaşmamak için kocaman gümüş çivili ayakkabı giyerek dolaşır, saray dehlizlerin de taşların üstünde yürürken ayakkabısının çıkardığı gürültü, gelişini çevresindekilere duyurmuş olurdu. Yol üstünde bulunup da bu sesi duyan kadınların her biri bir köşeye saklanır, böylece padişah hiçbir kadına rastlamadan dilediği yere giderdi. Sultan III. Osman kadınlara olan bu düşmanlığını saray dışında da açığa vurmuştu. Haftanın üç günü padişahın gezintisine ayrılmıştı. Bu günlerde kadınların sokağa çıkmaları yasaklanmıştı.
Sayfa 185 - Alfa Yayınevi
Devrimlere götünü yaslayıp şeriatçılık oynayan kadınlara gelsin!
Damat İbrahim Paşa, karşısında olanlara yaranmak için bir buyruk çıkararak kadınların kapalı giyinmelerini "Şeriat Dairesi'ne aktarma girişiminde bulundu. Birinci öncelikle bu sıkı feraceler yasaklandı, kadınlar vücutlarının çizgilerini belli etmeyen bol giysiler giymek zorunda kaldılar. Arkadan yakalarının uzunluğu dikkati çekti, kısaltıldı. Üç değirmiden çok yemeni kullanmaları, geniş kurdele bağlamaları yasaklandı. Feslerine sardıkları yaşmakların kalın olması yöntemi getirildi. Giyim kuşamdaki serbestlikle birlikte kadınların yaşam ve davranışlarındaki özgürlükleri de sınırlandırıldı.
Sayfa 174 - Alfa Yayınevi
Asırlardır değişmeyen zihniyet!
Kadınların toplumsal yaşama karışmaları da çoğu kez iyi görülmez, dedikoduları ve dokunaklı sözleri doğururdu. Toplumsal yaşam deyimiyle anlatılmak istenen kuşkusuz ki “iş hayatı" değildir. Sadece sokakta dolaşmaktan, mesireye gitmekten söz ediyoruz.
Sayfa 171 - Alfa Yayınevi
Acı gerçek
Zaman zaman okuyup yazan, düşünsel yaşamda yer sağlayan, sivrilen ve hüner gösteren kadın şairler, kadın hattatlar, kadın sanatçılar da görülmemiş değildir. Fakat bunların sayıları yüzyıllara bölünürse şaşılacak derecede küçük bir sonuç elde edilir. Genellikle kadın, kalın duvarlar arkasında sonsuza dek oturmakla görevlendirilmiş bir çocuk makinesi ve cinsel tat alma aracı durumundaydı.
Sayfa 171 - Alfa Yayınevi
Eski toplumsal yaşamımızda kadın, haremin gizli kafesleri arkasında kuş tüyü yastıklar üstünde, ipek tüller içinde, yarı çıplak yatmış ve dolgun göğüslerini her türlü isteğe hedef tahtası yapmış canlı bir et külçesi durumunda görülür.
Sayfa 171 - Alfa Yayınevi
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.