İstanbul'un Kadim Sırları
Murat İrfan Ağcabayİstanbul'un Kadim Sırları Gönderileri
İstanbul'un Kadim Sırları kitaplarını, İstanbul'un Kadim Sırları sözleri ve alıntılarını, İstanbul'un Kadim Sırları yazarlarını, İstanbul'un Kadim Sırları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yokluk, Mutlak Varlığın aynasıdır. Tanrı nurunun aksi yoklukta görünür.
Yokluk aynadır, alem o aynadaki akis. insan da o aksin gözü gibidir ...
Sen aynadaki aksin gözüsün, Tanrı o gözün nuru, gözbebeği. Tanrı bu
gözle o Gözbebeği olan nuru, bu gözle kendi kendisini görür.
Alem insan olmuştur, İnsan da alem.
Bundan daha temiz, daha güzel bir anlatış da olamaz.
Bu işin aslına iyice bakarsan anlarsın ki gören de odur, göz de o, görünen de o!"
Şebüsterı, Gülşen-i Râz
Mesafeler her zaman iyidir.
“Bir ağaca çok yaklaşmak, hem o ağacı hem de ormanı görmeye engel olur. Bir insana, bir gruba, bir ideolojiye gereğinden fazla yaklaşmak da hem gerçeği eksik gösterir, hem de öteki gerçekleri görmeyi engeller. Kişi dünyayı gözünün gördüğü dar alandan ibaret zanneder.”
Kızılderili bir anne oğluna şu öğüdü vermektedir.
"Bir insan hiçbir zaman rüzgarın ayak izlerini silemeyeceği kadar yere sert basmamalıdır"
Öncelikle tanrıların tanrısı Zeus'un İstanbul'un kuruluş efsanesinde yer alıyor olması ona "Tanrı'lar mekanı" payesi de kazandırmıştır.
Her şeyden önce tarih bu yarımadadaki yerleşimleri Prehistortik dönemlere kadar götürmektedir.
Bu yöredeki buluntuların M.Ö. 3 binlere tarihlendiği bilinmektedir.
İstanbul'da mevcut yer altı ağı ve okült enerji sistemine, ilişkin olarak üzerinde dururması gereken çokça söz ettiğmiz, Çemberlitaş adıyla bilinen sütundur.
Hem oluşturduğu çekim gücü hem de bu çekim gücüne kapılmış dünya milletleri başta Vikingler ve Galatlar (Keltler) olmak üzere bölgenin tarihinde önemli köşe noktalarını tutmuşlardır.