Güzel bir yaz sabahıydı; evden çıkarken giydiğim ayakkabıların kısa bir süre içinde çiyden sırılsıklam olacaklarını biliyordum. Ama ne doğan güneş ne gülümseyen gökyüzüne ne de uyanan doğaya bakıyordum. Darağacına gitmek üzere güzel yerlerden geçirilen bir adam, yol üzerinde açan çiçekleri değil, yolun sonundaki ağaç kütüğüyle baltayı, kemiğin ve etin kopuşunu, ve en son açılmış bekleyen mezarı düşünür.