Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım.
Hayvanlara aşığım.
İnsanlarla problemlerim var.
İyi değildi düşünmek, insan beynini durdurabilmeliydi.
-Şu merdivenin başında pazarlık yapan kadın bir fahişe mi?
+Hayır
-Peki ya o sokağın başında bacaklarını gösteren?
+Hayır
-Peki ya şu kadına baksana nasıl da şehvetle bakıyor.
+Hayır o da değil.
- Burada hiç fahişe yok mu baksana nasıl giyinmişler.
+Fahişe nedir bay Burton?
-Tenini parayla satan aşağılıklardır bay Vencanze.
+Hayır bay Burton fahişelik bu değildir..
- Hah neymiş peki bu fahişelik?
+ Fahişelik insanların hayatını bilmeden onların aşağılamak ve yargılamaktır. Sokağın sonunda bir berber var bay Burton lütfen aynaya bakınız. Orada var olan en büyük fahişeyi göreceksiniz.
Kadınlar isimli kitabında "Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak,her zaman hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur" der.
Demekki bazı ruhi hassasiyetler sebebiyle insanlardan istinkaf etmek zaruri olabiliyor diye kanaat getirdim.
... Evli olmadıklarında bile insanların birbirlerine sadık olmaları gerekebiliyordu. Hatta, yasayla onaylanmış olmadığı için güven duygusu daha da güçlü olmalıydı.
Kadınlar: giysilerinin rengi, konuşma tarzları, bazılarının yüzündeki acımasızlık ifadesi, ya da saf, neredeyse büyüleyici kadınsı güzellik daima etkilemiştir beni. Bizden üstünlükleri vardır: herşeyi çok daha iyi planlarlar ve organize ederler. Erkekler bir futbol maçı izler, bira içer, ya da bovling oynarken, kadınlar bizi düşünüyorlar, bizi kabul edip etmeme, atıp atmama, öldürüp öldürmeme, ya da sadece terkedip etmeme konusunda enine boyuna düşünüp karar veriyorlardır. Sonu pek önemli değil; ne yaparlarsa yapsınlar sonunda biz yalnız kalıp kafayı yiyoruz.
İlk öpüşme, ilk sevişme biraz dram demekti. İnsanlar başlangıçta ilginçtiler. Daha sonra, yavaş yavaş ama kesinlikle bütün defolar ve çatlaklıklar ortaya çıkardı..