Kitap muhtevası hakkında biraz fikir sahibi olmanız için bir kaç paragraf paylaşacağım.
“Ne oldu da böyle güçsüz düştük?” Müslümanlar 200 yıldır bu soruyu sorup duruyorlar. Gerçekten de sorup sonra duruyorlar.”
Başkası olmak için çabalarken, kendimizi unuttuk. Yerimizi, yolumuzu, yurdumuzu, halimizi, mazimizi. istikbalimizi unuttuk.
“Bizdeki “edebiyyât” kavramı bile “edeb”den gelir. Edebden doğan veya edeb bildiren eserler demektir. Oysa bu kavramın Batı dillerindeki karşılığı olan “literatura”, kök anlamı itibariyle “yazılan şeyler” demektir. Vasıf bildirmez. Aradaki uçurumu görüyorsunuz.”
“Eğitime en fazla yatırım yapan muhafazakâr zihniyet, eğitimin içeriğine öncelik vermeyerek aslında kendi muhalefetini güçlendirmektedir. Dolayısıyla her gelen nesil bir öncekinden daha fazla kendine yabancı ve kompleksli hâle gelmektedir.”
''Kendi'' kelimesiyle başlayan cümleleri ''kendi'' si olarak kurabilenler medeniyet sahibidir. Yoksa mesele güç de değildir, zenginlik de. Her güç kazanma yolu zayıflıktan başlar. Önceden fakir olmayan nasıl ''zengin oldu'' diyebiliriz ki? Kendisi olanın gücü de kendisine hastır. Başkasının şemsiyesi altına girmeden, ıslanmasına bakmadan çare araştıran mutlaka kendi şemsiyesini bulacaktır.
Yazılardan anlaşılacağı üzere toplum sosyolojisünden, psikolojisine, denemeden nasihate dert ile yazılmış bir eser. Okumalı ve akletmeyi unutmuş kalbimizi bulmalıyız.
Şiddetle tavsiye ediyorum.