Babamın, o, benim kızım adi pislik ve ona bakarken dikkatli baksan iyi olur çünkü eğer ona dokunursan senin ellerini kırarım, der gibi baktığını fark ettim. Sözsüz iletişim devam ediyordu…
Hadi dene bakalım…
O senden çok küçük, onu rahat bırak…
O benim yaşlı olduğumu düşünmüyor ama. Bir de ona sor bakalım?
Onu evine götürüyorum…
Hadi bir dene bakalım.
O beni tercih edecek ben babasıyım..
Barrons güldü.
Toprak, yangın, rüzgâr ve su, bunların hepsi güçtür. En kötü şekilleriyle yıkıcı olabilirler. Bunları ben kontrol ediyordum, ben şekil veriyordum.
Ateş ise iyi veya kötü değildir, yalnızca yanar.
Babam dünyada üç çeşit insan var derdi: Bilmeyenler ve bilmediklerini bilmeyenler; bilmeyenler ve bilmediklerini bilenler; bilenler ve hâlâ bilmedikleri şeyler olduğunu bilenler.
Dublin’e geldiğim gün yükselen Karanlık Ateş, şimdi farklı bir ateşe dönüşmüştü: Artık içimde Kan Ateşi vardı, kan istiyordum, içimdeki bu intikam aşkı kız kardeşimin kanına karşılık kan istiyordu.
Jericho Barrons’un sizi narin elleriyle sevmesi, okşaması insanı dünyadaki en önemli kişi gibi hissettiriyordu. Bu ormandaki en büyük, en korkunç aslanın önüne yürüyüp kafanızı ağzına sokmak ve onun sizi yemesi yerine patileri ile sevip okşamasına benziyordu
İnsan doğası gereği yuva yapmalı. Evsizler bile bir park bankına veya köprü altına evlerini yaparlar. Herkes güvenli, sıcak ve huzurlu bir yer arar. Böyle bir yer yoksa bunu yaratmak için ellerinden geleni yaparlar.