Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Apokaliptik Din ve Ütopyanın Ölümü

Kara Ayin

John Gray

En Yeni Kara Ayin Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Kara Ayin sözleri ve alıntılarını, en yeni Kara Ayin kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Irak savaşı uzun erimli bağlanımlara fırsat vermeyen bir ekonomik sisteme hizmet etti. Yirmi birinci yüzyıl başlarında hâkim olan kumarhane kapitalizminde yatırımın yerini kumar almıştır ve kuşkusuz çok geçmeden savaş yalnızca bir diğer kötü bahis olarak hesaptan düşülecektir. İşgalden elde edilen servet bile ürkütücü bir niteliktedir. Irak'taki Amerika'yı tam olarak anlatan bir simge varsa eğer, bu geçmiş zamanın sömürge kurumları değil, geride bir şey bırakmadan buhar olan Enron'dur.
Eş-Dost kapitalizmi
lrak'ta işgalden bu yana görülen türden bir açgözlülük normaldir. Emperyalizm her zaman her şeyden çok kârla ilgilidir ve Amerikan birliklerinin peşi sıra giden dolandırıcı ve hileci güruhu eskiden sömürge ordularının peşine düşenden çok farklı değildir. Washington'la yakın bir ilişkisi olan şirketlerin savaş ganimetini aralarında pay ettikleri eş dost kapitalizmi de hiçbir şekilde alışılmadık değildir. Yağmacılık hırsı Amerikan işgalindeki Irak'ta daha büyük bir ölçekte ve daha göze batan bir tarzda olmakla birlikte emperyal fethin genel bir özelliğidir.
Reklam
Hiçbir anayasa özgürlüğü istenmediği bir yerde dayatamaz ya da artık değer görmediği bir yerde muhafaza edemez.
Evrensel demokrasiye itiraz, bazı halklar buna uygun olmadığı için değildir. Kültür bakımından birbirinden çok farklı ülkelerde demokratik rejimler kurulmuşken, görünüşte en sağlam demokrasinin zorbalığa kaymasını hiçbir şey önleyemez. Her ülke demokrasiye ulaşabilir ve bunu yitirebilir. İnsanlık "Batı"yla –totalitarizmi doğurmuş olmasına karşın hâlâ kendisini özgürlükle özdeşleştirir– geri kalanı arasında bölünmemiştir. Demokrasinin birçok yararı vardır; özellikle de yönetimlerin güce başvurmadan değişmesine olanak vermesi bakımından. Ancak, bunun bedelinin şiddet olmadan başarıldığı enderdir ve sonunda özgürlük çok daha iyi korunmayabilir.
Liberal ortodoksluk özerk ulus devletlerin haliyle imparatorluklardan daha özgür olduklarını düşünür ama imparatorlukların azınlıklara karşı yaklaşımı genelde daha dostane olmuştur: Avrupa'nın din savaşlarına gömüldüğü sıradaki Osmanlı hoşgörüsünü; kozmopolit Habsburgların çöküşüyle birlikte etnik nefretin serbest kalışını; ya da çok kültürlü eski İskenderiye kentinin Mısırlı ulusalcı Nasır tarafından ortadan kaldırılışını düşünün. Bir ulusun kendi kaderini tayini, etnik temizlikle ve farklı yaşam biçimlerinin uzun süre barış içinde bir arada var oldukları eklektik toplumların kökünün kazınmasıyla birlikte yürür. Kendi kaderini tayin hakkının, yeni muhafazakârların ve liberal müdahale yanlılarının istedikleri gibi, her yerde desteklenmesi bu kötülüklerin dünya ölçeğinde yeniden üretilmesi anlamına gelir.
ABD ancak iç savaş sonrasında modern bir devlet olduysa eğer, Fransa ancak Napolyon Savaşları sonrasında ve Almanya iki Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrasında ulus devlet oldular. Afrika ve Balkanlar'da ulusçuluk mücadelesi etnik temizliğe koşut giderken, Çin'in bugün bir ulus olarak kaynaşması Müslüman azınlıkların bastırılmasını ve Tibet'te soykırımdan aşağı kalmayan bir uygulamayı gerektirmiştir.
Reklam
İngiltere'nin Süveyş Kanalı üzerinde denetim kurma yönündeki sonuçsuz çabası, Fransa'nın Cezayir'den çekilmesi, Fransa ve Amerika'nın Vietnam'da küçük düşürülmeleri ve Sovyet birliklerinin Afganistan'daki yenilgisi; bunlar Batı'ya ait olmayan topraklardaki Batılı işgalcilerin geçtiğimiz yüzyılda defalarca kanıtlanmış olan iktidarsızlığının yalnızca birkaç örneğidir. Amerika'nın Irak'taki yenilgisi düpedüz bu iktidarsızlığın en son örneğidir.
Rus İmparatorluk Donanması 1905'te Japonya tarafından çökertildiğinden bu yana –Avrupa gücü açısından bir yenilgi olan bu olay Asya'nın her yerinde sömürgecilik karşıtı hareketlere yol açmış ve Hindistan'ın ilk başbakanı Cavaharlal Nehru bunu yaşamının en önemli olaylarından biri olarak betimlemiştir– yirminci yüzyıl tarihine Batı imparatorluklarına direniş hâkim olmuştur.
Soğuk Savaş rakip Aydınlanma ideolojilerine bağlanmış devletler arasında yürütüldüğü halde "teröre karşı savaş" Aydınlanma'yı reddettiği iddiasındaki İslamcı güçlere karşı yürütülmektedir.
Eminim Blair ıraklıları çok önemsiyordu.
İnsan hakları özerk devletlerin taleplerinden üstün gelir ve bu hakların fena halde ihlal edildiği bir yerde –Blair'in 1999 yılında Chicago'da yaptığı bir konuşmada ortaya attığı bir terimle ifade edilirse, “uluslararası toplum" olarak harekete geçen– diğer devletler bu hakları korumak için müdahalede bulunma hakkına sahiptir, dahası bu bir görevleridir.
Reklam
Amerikalı sorgucular psikolojik baskı uygulamasına, özellikle de cinsel aşağılamaya odaklandılar. Irak’ta uygulanan işkence yöntemleri yalnızca insan olarak değil, Arap ve Müslüman olarak da saldırıya uğrayan kurbanların kültürünü hedef alıyordu. ABD bu yöntemleri kullanarak Amerikalıların ahlak düşkünlüğüne ilişkin silinmez bir imgeyi halkın belleğine nakşetti ve Amerikan destekli hiçbir rejimin Irak'ta meşruiyeti olamayacağını kesinleştirdi.
Nisan 2004'te kıdemli bir İngiliz görevlisi adını vermeden şu yorumda bulundu: "Benim görüşüm ve İngiliz komuta zincirinin görüşü, Amerikalıların şiddet kullanımının orantısız olduğu ve yüz yüze kaldıkları tehdit karşısında gereğinden fazla tepki gösterdikleri yönündedir. Irak halkına bakışları bizimki gibi değil. Onları Untermenschen olarak görüyorlar.”
Şu ingilizler!
İngiltere Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Irak'ta 400.000'i aşkın asker bulundurduğu halde sözünü askeri güçle geçiremedi. Bir düzen sağladığında da bu politik araçlarla gerçekleştirilmişti. İngilizler 1914'te kısmen savaş gemileri için ham petrol ikmalini sağlama bağlamak için Mezopotamya'yı işgal ettiler. Amirallik Birinci Lordu Winston Churchill bu gemilerde kömürden akaryakıtla çalışan daha verimli makinelere geçmişti. İşgalin seyri pürüzsüz olmaktan uzaktı. Aralık 1915 ve Nisan 1916 arasında İngiliz Mezopotamya Ordusu Kutü'l-Amare'de Osmanlı birliklerinin elinde 20.000'i aşkın kayıp verdikten sonra köyleri hava saldırısıyla yerle bir etme yoluna başvurdu (bu İngilizlerin 1920'li yıllarda Afganistan'da da uyguladıkları bir taktiktir).
Mayıs 2003'teki ilk bildirilerinde Bremer Irak ordusunu dağıttı ve üniversite profesörleri ve ilkokul öğretmenleri, hemşireler ve doktorlar da içinde olmak üzere Baasçı kamu görevlilerinin işlerine son verdi. Washington Post'un Pentagon muhabiri Thomas E. Ricks, Bremer'in kararını şöyle anlatmıştır: ... 23 Mayıs'ta Bremer Geçici Koalisyon Yönetimi'nin (GKY) 2 No'lu Emrini çıkardı. Irak kurum ve kuruluşlarının dağıtılması yönündeki bu emir çeşitli toplulukların resmen işini bitirdi: 385.000 kişiden oluşan Irak silahlı kuvvetleri; emniyet ve iç güvenlik birliklerini de kapsadığından, 285.000 gibi şaşırtıcı bir sayıya varan İçişleri Bakanlığı personeli; ve başkanlık güvenlik birimleri, 50.000 kadar kişiden oluşan bir güç. Bu insanların çoğu silahlıydı.
Saddam'ın Irak'ı hiçbir zaman bütün bütüne totaliter olmamakla birlikte Sovyet Rusya çizgisinde bir Aydınlanma rejimiydi. Körfez'de şeriata göre değil, Batı tarzı hukuk ilkelerine göre yönetilen bütünüyle seküler tek devletti ve amansız bir İslamcılık düşmanıydı; bu 1980'li yıllarda İran'la savaşında Saddam'a silah ve istihbarat sağlayan ABD'nin de kabul ettiği bir gerçekti.
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.