Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kardeş Kavgası

Nikos Kazancakis

Kardeş Kavgası Gönderileri

Kardeş Kavgası kitaplarını, Kardeş Kavgası sözleri ve alıntılarını, Kardeş Kavgası yazarlarını, Kardeş Kavgası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Önceki günden beri, yaşam hepimize daha ağır ge­liyor. Mutluluğu görür gibi olduk ama avuçlarımızdan sıyrılıp kaçtı. Yeniden insan olabilmek için çok basit bir şey gerektiğini anladık. Ama bu şey bir türlü gerçek­leşmiyor, biz yeniden hayvana dönüyorduk. Görünme­yen, adını bilmediğim bir gücün oyuncağıydık, bu güç kör mü, duygusuz mu, yoksa tam tersine bilinçli ve kur­naz mı? Önceki günden beri bunu çok düşündüm; bir alınyazısı diyordum bu güce, bir Şeytan, bir Tanrı. Bu güç evreni yönetiyor, düşündüklerini gerçekleştirmek için -kimbilir neydi düşündükleri- sırasıyla, bir barış­tan yararlanıyordu, bir savaştan. Bugün sıra savaştaydı, barışseverlerin vay haline! Düşündükçe kendime daha çok soru soruyorum. Kör ya da bilinçli, evet ama ger­çekten çok güçlü mü? Güçlüyse ona nasıl karşı koyarız? Onunla yararlı bir anlaşmaya varıp direnmeden kade­rimize boyun eğsek, bütün bedenimiz ve ruhumuzla savaşsak, böylece de elimizden geldiğince düşündükle­rinin gerçekleşmesine yardım etsek daha iyi değil mi? Ama çok güçlü değilse, ona direnmek, yüreğimizi dol­ duranlara çok daha uyan kendi görüşlerimizi gerçek­leştirmek, yeryüzünde doğanın, insanoğlunun üstün­lüğünü sağlamak doğru olmaz mı? Boyun eğmek mi, direnmek mi? Kafam, bir yanıt bulamadan bu iki soru karşısında bocalıyor, oysa mutluluk ve başarı, yapılacak bu seçime bağlı.
Düşüncelerim kelebekler gibi saçlarının çevresinde dolanıyor..
Reklam
“Barış,” dedi, “barış! Bir kez daha söyleyin çocuklarım, yüreğim şenlensin.” “Barış, barış!” diye haykırdık avazımız çıktığı kadar. “
Siz de yiğitsiniz, biz de yiğitiz, tokalaşalım olsun bitsin!’
Bütün iş, yaşa­mın tek hedefi yapabileceğin bir ülkü bulmakta. O za­man eylem soyluluk kazanır, hayatın anlamı olur, insan ölümsüz bir soluğa karışıp gideceğini bildiğinden ölüm, yerini ölümsüzlüğe bırakır. Bu ülküye Yurt, Tanrı, Şiir, Özgürlük ya da Adalet adı verilebilir Önemli olan inan­mak ve ülküye hizmet etmektir
“Adil bir Tanrı olsaydın haklı olanlara güç vermen gerekirdi, haksızlara değil.”
Reklam
Savaş, yine savaş... Hava biraz daha yumuşadı ama yüreklerimiz eskisin­den de katı. Başkaldıranlar, dağdan indiler; karşılarına çık­tık; dağın eteklerine doğru karşılaştık onlarla. Önce tüfek­ler, ardından süngüler işledi, sonunda boğaz boğaza gel­dik. Seni öldürmek isteyen bir adamın gövdesini, soluğu­nu, ağzından akan salyaları, seninkine karışan korkusunu, nefret ettiğinden değil, yalnızca ondan önce davranmak amacıyla içinde büyüdükçe büyüyen hırsı hissetmek ka­dar ürkütücü şey yok. Kin beslemeden, sırf korkudan öl­dürmek kadar büyük bir alçaklık olduğunu sanmıyorum.
Sevmekten büyük yas bulunamaz, çünkü insan sev­diğinden uzak kalabilir; sevmekten de güzel şey olamaz, çünkü insan sevdiğine kavuşabilir. Burada saatler, günler, haftalar ya bir kan ve çılgınlık fırtınası halinde geçiyor ya da ölüm gibi ağır ağır. Ve ben saatler, günler ve haftalarla birlikte geçiyorum ama gözlerim hep sana dikili Mario, ayrılığımızı sona erdirmek için çarpışıyorum. Bulutların güneye yönelişini izliyor, sevgiliye götür­ mesi için bulutlara, kuşlara, rüzgâra emanet edilen ha­berlerden söz eden halk şarkılarını düşünüyorum. Kız penceresine oturup bulutu görüyor; yağmur olup üstü­ne yağan sevgiliyi karşılamak için kollarını açıyor.
‘Özgürlük için çarpışan, her zaman küçük bir topluluktur,’ diyordu; 'her zaman da, büyük yığınları yenilgiye uğratır’
Reklam
Demek yiğitlik ve inanç şaşmaz bir ölçü olmuyor. Öyleyse gerçeği yalandan nasıl ayırmalı? Kimbilir ne ka­dar yiğit, ne kadar şehit uğrunda ölünmeyecek bir ideal için canlarını verdiler? Tanrı’nın da, Şeytan’ın da azizleri var
Kimin için, niçin savaşıyoruz? Her gün kuşku artı­ yor, onunla birlikte korku da. O hale geldim ki, hayatı­mın en dayanılabilir anlan, elde tüfekle geçirdiğim anlar oluyor. Savaşırken düşünecek ne gücüm var ne zama­nım. Hayatımı korumak için, hayvan gibi savaşmaktan başka bir şey yapmıyorum. Ama kargaşalık sona erince korkunç soru, bir yılan gibi gırtlağını şişirerek karşıma dikiliyor. Yalan ve haksızlık uğruna, Yunanistan’ı köle kılmak, kurtarılmaya hak kazanmayanları kurtarmak için çarpışan biz miyiz yoksa? Biz miyiz satılmışlar, hainler? Dağdakiler 1821’in haydutları mı yoksa? Haklı olan, uğruna hayatımı feda edebileceğim dava hangisi? Bir savaşçı için bundan daha büyük işkence olamaz, sanıyorum. Komutan, bu sabah, orduya katılmak istemedikleri için beş genci, beş yakı­şıklı delikanlıyı kurşuna dizdirdi. Böylesine yüce bir yi­ğitliğe, ölümü hiçe saymaya yol açan ideal, haksız olabi­lir mi? Bütün gün, kendi kendime hep bunu sordum durdum. Ama yanıtını bulamadım. Çünkü tanıdığım Kara Takkeliler var, en az onlar kadar yürekli davrandılar.
1806'dan beri yaşadığımız... Etki tepki
Bir kadının boynuna yapışmış, sille tokat sıraya so­kuyordum; çocuğunu emziriyordu; kocası partizanlarla birlikti. Döndü, yüzüme baktı; bu bakışı hayat boyu unutmayacağım. Yaşadığım sürece yapma fırsatını bula­cağım tüm iyilikler içimin rahatlamasına yetmeyecek. Ağzını bile açmadı kadın ama içimde büyük bir çığlık duydum; “Bu kadar alçaldığın için utanmıyor musun Le­onidas?” Dondum kaldım. “Utanıyorum/’ diye mınldandım. “Utanıyorum ama askerim, özgür değilim, bağışla beni!” Kadın hiçbir şey demedi başını iyice dikip çocu­ğunu göğsünde sıktı, sıraya girdi. “Bu kadının elinde yet­ki olsa, kışlayı ateşe verir, hepimizi yakardı,” diye düşün­düm. “Çocuğu, bundan böyle süt değil, kin emecek,, nef­ret, öç emecek. Büyüdüğünde başkaldıranlara katılacak, babasıyla anasının yapamadıklarını o tamamlayacak. Yaptığımız haksızlıkların karşılığını pahalı ödeyeceğiz.” İnanır mısın sevgilim, bu düşünce beni avuttu. “Öy­leyse,” diyordum kendi kendime, “gaddarlığımız, yaptığı­ mız bütün kötülükler, horlamalar boşuna değil. Kurban­larımızın yüreğini uyandırıyor, katılaştırıyor. Bu köylüle­rin, hiç başkaldırmadan, hayat boyu eğiklik içinde uyu­ malarına fırsat vermiyor, tekmeleyerek uyandınyoruz.” Gerçekten uyanırlar; yakında, dağların, ovalan ezmek üzere aşağı ineceğini göreceğiz. Tann isterse o bebek başlarına geçecek, bugün kendini beğenmiş, suskun bir ananın kollarında sıktığı o bebek
Ödev, yurt, onur, asker kaçaklığı, bu büyük ve korkunç sözcükler benim minicik duyarlı ruhumu zinci­re vurmuş, kımıldatmıyor.
“Yaşam boyu üç şeyin özlemini çektim: bir küçük ev, iyi bir eş, bir saksı fesleğen. Hiçbirine sahip olamadım,” diyen ünlü komu­tan kimdi? Aslında yaşam ne kadar basit, sevgilim, mutlu ol­mak için insana ne kadar az şey gerekli!
1.135 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.