"Ama geçmişte olan değişmeden kalır, değil mi?"
"Galiba o da değişir. Bugün, dünü değiştiriyor. Arkana baktığında geride bıraktığın şeyleri eski haliyle göremiyorsun."
Eşyanın adaletsizliğini giderecek bir düzen yoktu ; adalette denge yoktu, tavuk çalanın yakasına yapışılır, ama büyük ve kaçamaklı suçların peşi bırakılırdı; çünkü bunlar teşhis konulup ağa takılacak olursa uygarlık denen koca yapının tümü çökerdi.
.
Bütün gün renkler akşam karanlığının renkleriydi; sis, okyanus gölgelerine ve derinliklerine sahip dağların büyük yamaçlarında bir su yaratığı gibi hareket ediyordu.
.
.
.
Kıran Desai, Yeni Delhi'de doğmuş, annesi de ünlü bir yazar olan Anita Desai.Kıran Desai, 14 yaşındayken ailesi ile birlikte önce İngiltere'ye sonra ABD'ye yerleşmiş.Anita Desai Man Booker Ödülü için üç kez kısa listeye alınmış ancak kızı Kıran Desai, Kaybın Türküsü ile 2006 yılında Man Booker Ödülü'nü kazanmış.Kitap ünlü "Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap" listesinde de yer alıyor.
Himalayaların eteklerinde, eski bir evde yaşayan yaşlı bir yargıca, aşçısı ve aşçısının baktığı genç torunu Sai eşlik eder.Siyasi huzursuzluk hâkimdir Hindistan'a.Aşçının oğlu Biju ise New York'ta kendi mücadelesini verir.Şehrin ucuz restoranlarında, kendisi gibi göçmen işçiler ile güç koşullar altında çalışır.
Romanın bazı bölümleri Amerika'da bazı bölümleri Hindistan'da geçerken, üç nesli kapsar.
Karakterden karaktere yoğun geçişler, mekânın sık sık değişmesi, özellikle, Amerika bölümlerindeki Hindistan'a özgü isimlerin, kavramların çokluğu beni kitabı takip etmekte zorladı.
Hindistan'daki Nepal milliyetçiliğinin yükselişini, Sai'nin romantik bir ilişki içerisinde olduğu öğretmeni Gyan üzerinden net bir şekilde görüyoruz.
Katolik rahip Peder Booty'nin, güzel bulduğu bir kelebeği fotoğraflamak için koştururken yediği casusluk damgasıyla, yıllarca oturduğu Hindistan'dan sürülmesi çok ironikti.
Küreselcilik, materyalizm, sömürgecilik, milliyetçilik, Kıran Desai'nin sorguladığı kavramlar.
Kitapla yıldızım pek barışmadı.
Kaybın TürküsüKiran Desai · Can Yayınları · 201021 okunma
"Işık, Edison'un ampulün cam küresi içinde ince kıskaçlarla tutturulmuş ilk mucizesi kadar kırılgan bir telin solgunluğuna dönüştü. Son bir kez mavi bir parıltı salıverdikten sonra döndü."
...Yoksul fotoğraflarıydı, bir resmi ziyan etmeyi göze alamayanlarınki; çünkü dünyanın her yerinde artık insanlar ademoğlunun şimdiye dek hiç görmediği bir rahatlıkla poz verirlerken buradakiler hâlâ röntgenleri çekiliyormuşçasına kaskatı kesiliyorlardı.