Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri

James Churchward

Öne Çıkan Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri Gönderileri

Öne Çıkan Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri kitaplarını, öne çıkan Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri yazarlarını, öne çıkan Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doğa insana Hayatın Kökenini gösterir. İnsanın Büyük Kaynakla ve Evreni kontrol eden Büyük Kozmik Güçlerle olan ilişkisini gösterir. Bunun yanı sıra bu Güçlerin de kaynağını gösterir. İşte arkeoloji Yaratılışın ihtişam ve yüceliğini açığa vuran uzun bir kelimenin harflerinden biri gibidir, insanı Semavi Babaya daha çok yakınlaştırır. Yine, doğal bir sonuç olarak, gerçek bilimin dinin ikiz kardeşi olduğunu gösterir. Onlar ayrılmaz bir bütündür, çünkü din olmadan insan Kozmik Güçleri idrak edemez ve bu kozmik Güçleri tamamen anlayamadan evreni yöneten Büyük tanrısal sevgiye yaklaşamaz.
DİNSEL ÖĞRETİLERDE KULLANILAN SEMBOLLER
Erken dönem insanlığın dinsel öğretilerinde kullanılan semboller genelde Kutsal Semboller diye bilinir. Sembollerin ilk kullanılmaya başlandığı zamanki hedefleri, bireyin zihnini Sonsuz Olan'ın üzerine yoğunlaştırabilmesine olanak sağlamak, bakışını sembol üzerinde sabitleştirmek suretiyle dikkatinin dış seslere veya görüntülere çekilmesinin önüne geçmekti. Sembolün kendisine tapılmayacağı veya ibadet edilemeyeceğini öğretmekte çok titizdiler, o yalnızca kişinin zihninin etrafta dolaşmasını engellemeye yarayan bir şekildi. Sadece Tek bir Tanrı'nın olduğu dikkatle öğretiliyordu; fakat bu Tek Tanrı'nın sağlık ve sağlamlık, yağmur ve güneş, ürünün bereketi gibi hususlara -aslında insanoğlunun bir bütün olarak tüm esenliğine- yönelik birçok niteliği vardı. Başlangıçta yalnızca üç sembol kullanılmıştı. Bunlar anlaşıldığı zaman bu semboller bileşik hale getirildi ve yeni semboller geldi. Zaman geçtikçe bunların sayısı giderek arttı ve giderek daha kompleks oldular ve öyle bir zaman geldi ki -bu 3000 ya da 4000 yıl öncesinin Mısırıdır- artık bir mabedin üyeleri diğer bir mabette kullanılan sembollerin yarısını bile anlamıyordu. Başlangıçtaki üç orijinal sembol şunlardı: Daire, Eşkenar Üçgen ve Kare.
Sayfa 110 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
Reklam
DİNSEL ÖĞRETİLERDE KULLANILAN SEMBOLLER
DAİRE- Daire, Güneşin çizimidir ve Sonsuz Olan'ın sembolü olarak kullanılıyordu. O'nun bütün niteliklerini kapsadığından dolayı da monoteistik bir semboldü. Monoteistik sembol olması nedeniyle tüm sembollerin En Kutsalı olarak kabul ediliyordu. Geleneğin anlattığına göre, bu sembol için Güneşin seçilme nedeni o zamanın insanının görüş açısına giren ve anlayış kapasitesine hitap edebilen en muktedir nesne olmasıydı. Başlangıcı ve sonu belli olmayan daire aynı zamanda ebedi Varoluşu, sonsuzluğu ve sınırsızlığı temsil ediyordu. Aradan çok geçmeden, dairenin birden fazla şeyi temsil etmek için kullanılması nedeniyle, Uluhiyetin Tekliğinin sembolü olarak kullanıldığı zamanlar için özgünleştirilmesinin gerektiği görüldü. Nagalar bunu dairenin içine bir nokta ekleyerek hallettiler. Uygurlar ise içeriye daha küçük bir daire ekleyerek çift daireyi kullandılar.
Sayfa 111 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
Mu İle İlgili Semboller
Ölüler Kitabı, 125. Bölüm'de Osiris'in Büyük Gerçek Salonu'nun büyük bir resmi yer alır. Dört Cin bu resimde Osiris'in tahtının yanında görülürler. Mumyalanmış insan şeklinde sembolize edilmişlerdir. Bir tanesinin başı insan, diğerinin başı maymun, üçüncüsünün şahin ve dördüncüsününki de çakal (Anubis) şeklindedir. Kaide- Kaideliler tüm insanları koruyan ve esenlikte olmalarıyla ilgilenen Dört Çin'in olduğuna inanırlardı. Bu örnek cinlerin kökenini göstermek açısından önemlidir. Svastika başta olmak üzere kadim yazılarda insanın esenliğinin sürekli olarak haçlarla vs. simgelenen Kutsal Dörtlü tarafından izlendiği ve insan dahil tüm evrenin fiziksel esenliğiyle ilgilenen merci olarak onların Yaradan'ın dilekleri, muradı, emirleri vs.'nin yürütücüsü olduklarının belirtildiğini görürüz. Bunların tam işi budur ve aynen Kaidelilerin kavramlaştırdığı gibidir. Kaidelilerin cinlere verdiği isimler şunlardı: Sed-Alap veya Kirub - İnsan yüzlü bir öküz olarak temsil ediliyordu. Lamas veya Nigal- İnsan başlı bir aslan şeklinde temsil ediliyordu. Ustar- İnsana benzetilmişti. Nattig- Kartal başıyla temsil ediliyordu. Hitit, Asur ve Perslerin kozmogonilerinde de Cinlerin yeri gayet belirgindi. İsrailoğulları, Musevilerle ilgili olarak yaptığım araştırmada herhangi direkt bir referans bulamamama rağmen, bu bir kriter oluşturmaz ve onların bu fikri bütünüyle dışladıklarını da söylemez.
Sayfa 172 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
giriş
ARKEOLOJİ- Arkeolojinin bir bilim olarak öğretilmesi çok eski bir geçmişe dayanır. 15.000 yıldan daha önceki bir tarihte eskilerin arkeoloji eğitimi için özel okullar vardı. Anavatan Mu battığı ve İlk Büyük Uygarlık yeryüzünden silindiği zaman, tüm diğer eski ilimlere olduğu gibi arkeolojinin üzerine de karanlık çökmüştü. Geriye yalnızca ileride
Sayfa 26 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
288 syf.
1/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Kurgusal Bilime Dayalı Bir Kitap
Arkadaşımın önerisi ile okuduğum kitaptır. Belli ki bir üçlemenin son kitabıdır. Başta, dünya uygarlıkları ile dinlerinin kökenlerini ortaya çıkaran bir bilimsel bilgiler derlemesi olduğunu varsayarak okuduğum kitap, çok da ilerlemeden fark ettiğim üzere bilimsel kaynaktan yoksundur ve açıkça yazarın şahsi inançlarını sebeplendirmek amacıyla
Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri
Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal SembolleriJames Churchward · Omega · 201165 okunma
Reklam
giriş
Zamanımıza gelecek olursak, sözde eğitim görmüş bazı yazarların sembollere bütünüyle hayal ürünü, kesinlikle hatalı ve hikayeden ibaret anlamlar yüklediğini görmekteyim. Nereden böyle fikirlere kapıldıkları anlaşılır gibi değildir. Fikirlerinin kadim yazılar olmadığı muhakkaktır. Sonuç olarak bilim bir teoriler çağına sürüklenmiştir. Teoriler gerçeğe hizmet etmek için üretilir. Çılgın teorileri kanıtlanmadığı sürece gerçek dedikleri şey gerçek sayılamaz. Ancak görülmektedir ki teorileri ne kadar akıl almaz ve garipse, o kadar çok bilimsel olduğu düşünülmektedir. Hiç kimsenin hatta sahibinin dahi anlamadığı bir teori bilimsel kabul görmektedir.
Sayfa 24 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
MISIR ve HİNDİSTAN'DA DİN
MISIR PANTEONU- Halihazırdaki dinsel kavramlarımızdan pek çoğu günümüze eski Mısır'dan yansımıştır. Günümüz dininin Musevilik yoluyla Mısır'dan geldiği de söylenebilir. Bu nedenle, Mısır'ın Ölüler Kitabı'ndan derlediğim Mısır Panteonunu da kitabımızda sunmaya karar verdim. Birçok durumda, belli bir inanç veya kavramın sembolünün Panteon'daki birden çok tanrıyla temsil edildiği görülecektir. Buna rağmen farklı görünümler ve isimler altında aslında tek bir kavramı simgelerler. Bu durum. Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleşip tek bir krallığa dönüştüğü sırada her iki topluluğa ait sembol gruplarının da birleşmesinden kaynaklanmıştır.
Sayfa 229 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar gerçekliğe dair sade ve dürüst şekilde eğitim aldıkları sürece hiçbir kilise onları ellerinde tutmayı başaramayacaktır.
Sayfa 46 - omegaKitabı okudu
giriş
De Brosses ise "Tüm uluslar fetişlerle başlamak zorunda kaldılar, arkadan çok tanrıcılık geldi ve sonra da tek tanrıcılık." demektedir. De Brosses acaba Maymunsu kökenimiz hakkındaki teorilerle mi oyalanıyor? Bunlarla karşılaşıp da alt üst olmayanı pek yoktur da. Biz şimdilik bunları geçelim ve Max Müller, Dr. Happell ve Prof. Pfliderer gibi bilim adamlarının bu tip varsayımların doğrudan karşısında yer aldıklarını belirtmekle yetinelim. Bundan sonraki bölümde, dinin başlangıcını ele alırken insanın tek tanrıcılıkla başladığını ve çok tanrıcılığın ve putperestliğin Mu ortadan kalktıktan sonra devreye girdiğini göstereceğim. Aynı derecede iddialı bir başka beyanla bitirmek istiyorum: "Mısır, Babil, Meksika ve Peru uygarlıklarının çok uzak bir döneminde, Güneş Tanrısı tüm tanrıların önde geleni ve en büyüğü olarak üstünlüğü ele geçirmişti." Böyle bir iddia tüm kadim metinleri karşısına almaktadır. Eskiler Güneş'i tanrı olarak değil, yalnızca Tanrılığın bir sembolü olarak görmüşlerdi. Bu nedenle de ona tapmıyorlardı. Ta başlangıçtan itibaren güneş, Tanrı'nın monoteistik sembolüydü. Tanrı'nın monoteistik ya da kolektif sembolü olması nedeniyle de tüm kutsal sembollerin en kutsalı olarak kabul görmüştü. Tann'nın monoteistik sembolü güneş, insanoğlu Mısır'a, Babil'e, Meksika'ya veya Peru'ya yerleşmeden on binlerce yıl önce mevcuttu. O halde, bu uygarlıklar sırasında üstünlüğü ele geçirmesi diye bir şey nasıl mümkün olabilirdi?
Sayfa 31 - Ege Meta YayınlarıKitabı okudu
70 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.