Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri kitaplarını, Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri sözleri ve alıntılarını, Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri yazarlarını, Kayıp Kıta Mu'nun Kutsal Sembolleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arkadaşımın önerisi ile okuduğum kitaptır. Belli ki bir üçlemenin son kitabıdır.
Başta, dünya uygarlıkları ile dinlerinin kökenlerini ortaya çıkaran bir bilimsel bilgiler derlemesi olduğunu varsayarak okuduğum kitap, çok da ilerlemeden fark ettiğim üzere bilimsel kaynaktan yoksundur ve açıkça yazarın şahsi inançlarını sebeplendirmek amacıyla
Mu Hakkında araştırdıkça bu günden rahatlıkla görülüyor ki, adeta kapatılmış bir dosya. Derinliğin ulaşabildiğiniz her katmanı, bu dosyanın -zamanında- neden ve kimler tarafından kapatıldığını anlamanıza yardımcı oluyor. Aslında neden kapatıldığı açık “oku”mak lazım.
Kayıp Kıta Mu’nun Kutsal Sembolleri, İngiliz Asker ve Araştırmacı James Churchward tarafından 1935 yılında yazılmış.
Yazar kitapta, insanlığın atalarının izini sürüyor. Yazarın yaptığı araştırmalara göre; farklı dinlere ait sembollerin hepsinin kökeni ortak bir kökene yani eski kayıp Mu Uygarlığına dayanıyor.
Kitabın içeriğine değinirsem;
Amen Theb'in büyük tanrısıydı ve "Tanrıların Kralı" diye hitap edilirdi. Bu ismin Latinleşmiş hali Ammon'dur. Romalılar onu Jüpiter'le özdeşleştirmişlerdir. Grekler ise ona Zeus diyorlardı. 18. Hanedan öncesine kadar Theb'te yalnızca Amen diye biliniyordu, fakat sonradan Amen Ra, "Saklı Güneş"e dönüşmüştü. Rengi açık
MISIR PANTEONU- Halihazırdaki dinsel kavramlarımızdan pek çoğu günümüze eski Mısır'dan yansımıştır. Günümüz dininin Musevilik yoluyla Mısır'dan geldiği de söylenebilir. Bu nedenle, Mısır'ın Ölüler Kitabı'ndan derlediğim Mısır Panteonunu da kitabımızda sunmaya karar verdim.
Birçok durumda, belli bir inanç veya kavramın sembolünün Panteon'daki birden çok tanrıyla temsil edildiği görülecektir. Buna rağmen farklı görünümler ve isimler altında aslında tek bir kavramı simgelerler. Bu durum. Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleşip tek bir krallığa dönüştüğü sırada her iki topluluğa ait sembol gruplarının da birleşmesinden kaynaklanmıştır.
Mayalar için Ac le Chapat, sorguçta veya tüylü yılandı. Amerika topraklarına ilk ayak basan insanlar olan Kuetzallar da ona Kuetzalkoatl, sakallı yılan diyorlardı.
Arizona ve New Mexicolu Pueblo Kızılderilileri onu halen de Kuetzalkoatl olarak anmaktadırlar ki bu da binlerce yıl önce Pueblo Kızılderilileriyle Meksika, Rio del Oro Vadisi'ndeki bu eski uygarlık arasında yakın bir dinsel bağlantı olduğunu gösterir. Bu noktada ortaya ilginç bir soru çıkmaktadır. Bu insanlar arasında kan bağı var mıydı? Hatta acaba aynı halk mıydılar? Amerika'ya giren ilk halk Kuetzallar, isimlerini Anavatan'ın yılanından almışlardı, tıpkı, Doğu Nagalarının isimlerini Naga'dan, Yaradılışın sahibi yılandan aldıkları gibi.
Bu iki tahta eserin önemi büyüktür. Üzerleri Mu alfabesinin hiyeratik harfleriyle doludur. Ancak üzerlerinde bu halkın hangi isim altında bilindiklerini ima edecek hiçbir şey bulamadım.
PATAMBO TAHTALARI- Bu iki tahta oyma William Niven tarafından Meksika, Guerraro eyaletinde, Ria del Oro nehrinin kıyısındaki eski bir mezarın içinde bulunmuştur. Chimalpa, Remedios vb. gibi çok eski bir uygarlığa ait değillerdir. Ait oldukları uygarlık, tabletlerin birinin üzerine kabartılmış "karanlık bölgeye döndü" -ki batmış Mu'dur- yazısının gösterdiği gibi 12.000 yıldan daha yeni bir tarihte Meksika'da filizlenmiştir.
Fakat tam ve gerçek yaşları için bir tahminde bulunamıyorum. Her tahta kütüğünün bir üst ve bir de alt bölümü vardır. Bölümler kütüğün yüzeyinde ortaya yakın bir yerden yatay olarak yontulan bir hatla meydana getirilmiştir. Her ikisininde üst bölümünün ortasında, Mu'nun belirli bir bölgesinde Yaradan'ı simgeleyen ve Doğu ülkelerindeki yedi başlı yılan Naga ve Narayana'nın karşılığı olan sakallı veya tüylü yılan Kuetzalkoatl'ın sembolik bir başı yer almaktadır.
Kuzey Amerika'nın kadim halklarının Yaradılışın Yılan'ı için değişik isimleri vardı. Kişeler onu Gucumatz, tüylerle kaplı yılan diye isimlendirmişlerdi.
Hezekiel, Bap 1 / l0'da en azından buna değinen bir şey vardır, çünkü şöyle söylenmektedir: "Dördü insan yüzü, sağda dördünün aslan yüzü ve solda dördünün öküz yüzü, dördünün de kartal yüzü vardı." Bu kısım Hezekiel'in gördüğü bir vizyonu vermektedir. Bunun yazıldığı sırada Hezekiel Kaideliler arasında yaşıyordu ve köleydi.
Şimdi bu vizyonu Hezekiel dünyaya gelmeden binlerce yıl öncesinden beri var olan Kaide inancıyla kıyas edelim.
Hezekiel'in rüyası. Birisi insan, diğeri öküz, diğeri aslan ve sonuncusu kartal başlı olan dört mahluk.
Kaide inancı. Dört Cin, başları değişik olan dört varlık; birisi insan yüzüne sahip, diğerinin yüzü öküz şeklinde, üçüncüsü aslan yüzlü ve dördüncüsünün yüzü de bir kartal. Bu Kaide cinleri mabetlere ve saraylara çıkan basamakların başlangıcında dururdu ve sokaklarında dolaşan bireylerin, onların pek çok tasvirleriyle karşılaşmadan yürümesi mümkün değildir.
Dolayısıyla Hezekiel'in köleliği döneminde bunlara aşina olduğu bana göre tartışılmaz. Bu Dörtlü'nün grup halindeki heykelleri şu anda British Museum'da sergilenmektedir ve Ninova'daki krallık sarayından getirilmişlerdir. Hezekiel'in vizyonu Kaide İnancı'nın makyajlanmış halini çağrıştırmaktadır. Eski Ahit'in çevirisinin ne ölçüde doğru olduğu da ayrı bir meseledir.
Ölüler Kitabı, 125. Bölüm'de Osiris'in Büyük Gerçek Salonu'nun büyük bir resmi yer alır. Dört Cin bu resimde Osiris'in tahtının yanında görülürler. Mumyalanmış insan şeklinde sembolize edilmişlerdir. Bir tanesinin başı insan, diğerinin başı maymun, üçüncüsünün şahin ve dördüncüsününki de çakal (Anubis) şeklindedir.
Kaide- Kaideliler tüm insanları koruyan ve esenlikte olmalarıyla ilgilenen Dört Çin'in olduğuna inanırlardı. Bu örnek cinlerin kökenini göstermek açısından önemlidir. Svastika başta olmak üzere kadim yazılarda insanın esenliğinin sürekli olarak haçlarla vs. simgelenen Kutsal Dörtlü tarafından izlendiği ve insan dahil tüm evrenin fiziksel esenliğiyle ilgilenen merci olarak onların Yaradan'ın dilekleri, muradı, emirleri vs.'nin yürütücüsü olduklarının belirtildiğini görürüz. Bunların tam işi budur ve aynen Kaidelilerin kavramlaştırdığı gibidir. Kaidelilerin cinlere verdiği isimler şunlardı:
Sed-Alap veya Kirub - İnsan yüzlü bir öküz olarak temsil ediliyordu.
Lamas veya Nigal- İnsan başlı bir aslan şeklinde temsil ediliyordu.
Ustar- İnsana benzetilmişti.
Nattig- Kartal başıyla temsil ediliyordu.
Hitit, Asur ve Perslerin kozmogonilerinde de Cinlerin yeri gayet belirgindi.
İsrailoğulları, Musevilerle ilgili olarak yaptığım araştırmada herhangi direkt bir referans bulamamama rağmen, bu bir kriter oluşturmaz ve onların bu fikri bütünüyle dışladıklarını da söylemez.
Dört Cin, daha önce de belirttiğim gibi, bana göre bir başka görünüm altındaki Kutsal Dörtlü'dür; bunun sonucunda da Yaradan'ın yürütme organı olan Dört Büyük Sütun adını almışlardır.
Cinlerin Mu'nun yok oluşundan itibaren kadim halklar arasında çok popüler oldukları görülebilmektedir, çünkü bu tarihten öncesine ait dönemlerde onların isimlerine rastlayamadım. Fakat son 11.000-12.000 yıllık sürede Cinlerin bütün uluslar ve halklar arasındaki varlığı oldukça belirgindir. Bu eski insanların çoğunun onlarla ilgili farklılaşmış bir kavrama ve tasvire sahip oldukları görülür. Yaradılışla ilgili bütün tarihçe ve geleneklerle bağlantılı olarak varlıklarını sürdürdüklerini bulguladım. Onlar hakkında bulduğum en eski kayıtlardan birisi Yukatan ve Orta Amerika Mayaları'na aittir. Cinlerden "Sütunların Koruyucuları" diye bahsedilmekteydi.
KUTSAL LOTUS- Lotus'a her zaman için tüm kutsal kabul edilen çiçeklerin içinde en kutsalı gözüyle bakılmıştır. Niçin?
Çünkü o, Mu'nun çiçek sembolü olarak seçilmişti. Niçin seçilmiştir? Çünkü Lotus yeryüzünü güzelleştiren ilk çiçekti. İlk çiçek olduğu için ve Mu da insanın ilk ortaya çıktığı yer olduğu için doğal olarak Mu ve Lotus sembolik açıdan eş anlamlıydılar. Mısırlılar Mu'nun batışından sonra, sevgi ve yeislerinin bir nişanesi olarak lotusu bir daha asla açık olarak resmetmemişler, daima kapalı yani ölü olarak çizmişlerdi.
Lotus tüm kadim mabetlerdeki oyma ve işlemelerin en göze çarpanlarından birisidir ve Mısır hariç Süleyman Mabedine kadar açık ve geleneksel formuyla süregelmiştir. Bu formda taç yapraklarının ucu içe doğru hafif eğimlidir.
Lotus Mu için doğuşundan beri oradaydı. Dünyanın başka taraflarına koloniciler tarafından getirilmişti, dolayısıyla günümüzde lotusa rastladığımız her yerde, tıpkı insan için de geçerli olduğu gibi; onun oraya ilk olarak Mu'dan geldiğini biliriz.
KUTSAL YEDİ- Orijinal kutsal Yedi, Yaradan'ın Yedi Büyük Emri'ydi. "O'nun iradesi, emri veya isteği" diye nitelenen ve Yaradan'dan hasıl olan bu emirleri yürütme işi Dört Büyük İlksel Güç'e verilmişti. Onlar Kadir-i Mutlak'ın Yaratıcı Güçleridir.
Kadim insanların kutsal seremonilerinde yedi sayısını kullanma tercihleri gayet
Anana Papirisü: Bu, bugüne kadar rastladığım Mısır metinlerinin en güzellerinden birisidir. Anana nazik hükümdar II. Seti'nin baş katibi ve kraliyet danışmanıydı. M.O. 1320 yıllarında bu görevi yürütüyordu.
"Şahit olun! Bu tomarda yazılanlara. Okuyun, ey siz onu doğmamış günlerde bulacak olanlar, eğer tanrılar size okuma yeteneğini