Spoiler içerir...
Hoffman'a ait okuduğum ikinci kitap olan Kedi Murr'da, iki öykü belirli bir kronoloji de olmaksızın karmaşık bir şekilde işlenmiş. Bir hikayenin ahengine kapıldığınız anda öteki hikayeye geçmesi her seferinde tadı damağınızda kalan o güzel tatlı gibi bir his uyandırıyor.
Orkestra şefinin hikayesindeki girintili çıkıntılı çizgiler yazarın kişiliğini anlatır tarzda. Hem kiliseyi hem hükümdarın katı kurallarını eleştiren müzisyeni bir kalıba sokmaya çalışıp başarısız olanların işlendiği öyküde dini öğeler çokça yer almış.
Kedimizin hikayesi ise gerçekten bir kedinin dilinden yazılmış kadar gerçekçi. Sanki ufalmış dört ayak üstünde dünyaya bakan yazar, insanları ve koydukları kuralları, yazarın tabiriyle Dar Kafalıları bolca hicvediyor. Okuma yazma ile uğraşan kendini çağın çok ilerisinde gören Murr'un, gerçek dünya ile ilk tanışmasında aslında ne kadar tecrübesiz olduğu gözler önünde seriliyor. Fakat gurur yapmadan arkadaşı Ponto sayesinde insanların acımasız dünyasında nasıl hayatta kalınacağını, şirinlikler yaparak ( Murr'un tasvip etmediği şaklabanlıklar) yiyecek bulabileceğini ve dayak yemeden sokaklarda gezebileceğini öğreniyor. Bebeklikten erkek adamlığa uzanan bu pati pati yürüyüşlerde ona bir arkadaş gibi eşlik edebiliyor onu seviyorsunuz.
Orkestra şefinin hikayesinde çözülmeyi bekleyen sırlar ve karmaşık örgüsü de bir hayli ilgi çekiciydi. Bitirdiğinizde tekrar başa dönüp okuma hissi eminim sizde de oluşacaktır.
Keyifli okumalar dilerim.