En Eski Kendi Yurdunda Sürgünsün kitaplarını, en eski Kendi Yurdunda Sürgünsün sözleri ve alıntılarını, en eski Kendi Yurdunda Sürgünsün yazarlarını, en eski Kendi Yurdunda Sürgünsün yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yanımda, kitaplarını imzalayan İlhan Selçuk'a bakıyorum.
Göğsüm onurla kabarıyor.
Onunla birlikte kitap imzalıyor olmaktan değil, onun okuru olmaktan, onunla aynı çağda yaşamaktan, onunla aynı ülkede olmaktan, onunla aynı dili konuşmaktan, onu tanıyor olmaktan onur duyuyorum.
Onunla acılarım azalıyor.
Onunla daha insan oluyorum.
Onunla var oluyorum.
Sevgi yüreğe ağır gelirse nasıl yazmalı?
Bilmiyorum ki.
İnsana hep güvendim.
Güvendiğim için aldandığım zaman da güvendim.
Güvendiğim için yanıldığım zaman da güvendim.
İnsana hep güvendim.
İnsana hep güvenirim.
Bana "aptalsın" diyeceklere de hep gülerim.
İnsanım. İnsan olmak istiyorum. İnsan kalmak istiyorum.
Düşünen, duyan, yenilenen, engelleri aşan, tabuları yıkan, önyargıları aşan, irdeleyen, kuşkulanan, merak eden, araştıran, doğruları arayan, doğru bildiğine sahip çıkan insan gençtir.
Geri kalanıysa ya robottur ya fosil.
Anna Seghers, sanattan söz ederken önemli bir şey söylüyor. Bir sanat ürünüyle karşılaştığınız zaman etkilenirsiniz. Yapıt sizi değiştirir. Size bir şey ekler ve siz artık daha önceki kendiniz değilsinizdir. Artik "kendiniz artı eklenen "sinizdir.
Bir süredir, çok bilinen bir sözü yadırgıyorum: Sanatçı çağının tanığıdır. Gerçekten, sanatçı çağının tanığı mıdır? Ne demek tanık? Bir çağ, bir dönem, o dönemin insanları yaşarken, acılarla kıvranırken, sevinçlerle hoplarken, umutlarla gönenirken, umutsuzlukarla yıkılırken, sanatçı, bütün bunlara tanık olacak da, şiirinde, öyküsünde, romanında, resminde, yontusunda, fotoğrafında, tiyatrosunda, sinemasında anlatacak, öyle mi?
TANIK sözcüğü, burada yetersiz geliyor bana. Yetersizden de öte, yanlış geliyor. Yeterince açıklayamıyorum belki, ama, bir yanlış var bunda.
SANATÇI ÇAĞININ SANIĞIDIR, diye düşünüyorum. Sanatçı, çağını yaşayandır çünkü. Sanatçı çağının acılarını duyandır,çilesini çekendir, bütün bunlara göğüs gerendir, bütün bunların sonuçlarına katlanandır.
Şiiri kim öldürebilir ki? Kedi gibi yedi canlıdır şiir. Ona işkence ederler, sokaklarda sürüklerler, üstüne tükürürler, alay ederler, etrafını dört duvarla çevirirler, sürgüne yollarlar, ama şiir bütün bunları yaşar, tertemiz bir yüzle, gülümseyerek ortaya çıkar sonunda...