Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yurttaşlığın Yükselişi Ve Çöküşü

Kentsiz Kentleşme

Murray Bookchin

Kentsiz Kentleşme Gönderileri

Kentsiz Kentleşme kitaplarını, Kentsiz Kentleşme sözleri ve alıntılarını, Kentsiz Kentleşme yazarlarını, Kentsiz Kentleşme yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Halk komünü, ortaçağın diğer kentlerindekinden daha temiz bir kent havası soluyan yeni bir insan türü yaratmıştı; bu yeni insan, kendini batıl inançlardan, abartılı bir skolastik felsefeden ve sosyal statüden göreceli olarak arındırmıştı. Her şeyin ötesine, bir elinde silahı diğerinde sanatı için gerekli aletleri bulunan politik açıdan kendine güvenli ve gücünün bilincinde olan yeni bir insan türüydü. Özgürlüklerini tehdit eden unsurlara karşı her zaman uyanık olan bu insan, sanatını icra etmekte kullandığı gücü, haklarını savunmak için de kullanmaya hazırdı. Savunmaya yönelik uyanıklık, saldırgan soylu sınıfa karşı yapılan savunmanın ötesine geçerek, kamu işlerine duyulan atak bir ilgiye ve kamu sorumluluğu taşımaya yönelik bir gönüllülüğe dönüştü.
Sayfa 185 - Sümer Yayıncılık
Soylular, politik gücü zanaatkar ve tüccarların elinden zorla almak için imparatorluğu kullanmışlar, antik kenti, asalaklık, gösteriş, tembellik, lüks ve sınıfa dayalı kibirlilikten oluşan bir yüz karasıyla damgalamışlardı.
Sayfa 167 - Sümer Yayıncılık
Reklam
Zanaatkarlar, tüccarlar ve sermayedarlar, tarımla uğraşan toplulukların gözünde yüksek bir mevkiye sahip değildi; bunlar antik toplumca saygı duyulan meslekler arasında yer almazdı. Ticaretten ya da ürettiği üründen yüksek gelir elde eden Yunan ve Roma “burjuva”sı, yeterince zengin olup toprak sahibi bir kişi olarak emekli olmaya, daha sonra da bir kırsal kesim soylusu gibi yaşamaya çalışırdı. Sermaye, kırsal kesimden kente değil, kentten kırsal kesime akardı. Ortaçağ bu davranış biçimini kökünden değiştirdi. Kentli girişimciler, ilk defa kendi mesleklerine genel olarak saygıdeğer bir meslek gözüyle bakmaya, kazançlarını kuşaktan kuşağa kendi işletmelerine yatırmaya başladı.
Sayfa 163 - Sümer Yayıncılık
imparatorluk, politik alandaki düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmakla kalmadı, idaresi altında bulunan kitlelerin ciddi politik eylemlerde bulunma olanağını da yok etti.
Sayfa 161 - Sümer Yayıncılık
kaba bir düşünce sisteminin mevcut olduğu bir yerdeki düşünce çizgileri, kalemi doğru dürüst tutamayan bir çocuğun karalamalarına benzeyen bir karmaşadan ibarettir. Oligarşi demokrasi olarak, uygulamada monarşi olan sistemler cumhuriyet olarak, devlet kurumları toplumsal şekiller olarak, toplumsal şekiller ise politik şekiller olarak kabul edilir.
Sayfa 149 - Sümer Yayıncılık
Mevcut koşullara son derece bağlı bir şekilde yaşamaktayız; baskın nitelik taşıyan şimdiki zaman kavramı, var olan koşulları sonsuz hale getirmektedir; bu açıdan, bizim toplumumuzdan başka hiç bir toplum, düşüncesiz güçlerin kurbanı olmamıştır. Tarihi, daha doğru bir deyişle kendi yüzyılımızın deneyimlerini göz önüne almadan, değişmez nitelikteki bir “şimdiki zamanın” vakumunda, gelecek duygusu ile yenilikçi düşünceyi engelleyen bir zaman yolculuğunda buluyoruz kendimizi.
Sayfa 149 - Sümer Yayıncılık
Reklam
Günümüzde modernlik kılıfı altında, bireysellik egoizmle, kişilik ise nevrozla abartılı bir şekilde eşleştirilmektedir; bunun altında yatan kibirlilik, psikanalizin ve psikotarihin insanın dramına her yönden açıklık getiren iddialarındaki kendini beğenmişlikle aynı derecededir. İnsanın bireyselliği çeşitli şekillerde ortaya çıkar; bazı insanlar, son derece toplumsal ve politik varlıklar olarak gelişir, bazıları ise kişilik gelişimleri sonucu, kendi isteklerine düşkün varlıklar olarak gelişir; bu iki türün kombinasyonları ya da permütasyonları da görülebilir; bütün bu gerçekler, emperyalist nitelikteki “modernlik” iddialarının ve Gemeinschafi (akrabalığa ve organizmasal ilişkilere dayalı durgun halk topluluğu) hayranlarının yabancısı olduğu konulardır.
Sayfa 142 - Sümer Yayıncılık
Bir Atinalı için ölümsüzlük, kendisinin ardından polise, bıraktığı şeylerden başka bir anlama sahip değildi. Öbür dünya, politik bir yaşam biçimi haline gelmişti; ebediyetten söz edilirken, soylu politik eylemlerin polisin tarih ve kaderinde anımsanacak bir yere sahip olma derecesine bakılırdı.
Sayfa 133 - Sümer Yayıncılık
Ancak Solon’a atfedilen en çarpıcı Yunan yasası, Plutarch’ın deyişiyle “bir devrim sırasında belli bir tarafı tutmayan” yurttaşın elinden yurttaşlık haklarının alınmasını öngören yasaydı. Plutarch, Solon’un, kamu çıkarlarının pahasına tarafsızlığın, duyarsızlığın ve umursamazlığın güvencesine sığınan yurttaşları ödüllendirmeme eğiliminde olduğunu vurgular. Atnalılardan, hangi tarafı tutarlarsa tutsunlar, politik olarak etkin olmaları beklenirdi; aksi halde yurttaş olmaya layık görülmezlerdi.
Sayfa 128 - Sümer Yayıncılık
Eğer kişinin temel gereksinimleri, özyeterliliğe sahip üreticilerden oluşan ve paylaşıma ağırlık veren bir grup içinde karşılanmıyorsa, bir Atinalı için özgür olmanın pek bir anlamı yoktu.
Sayfa 120 - Sümer Yayıncılık
97 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.