Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Karanlık Cevher Dizisi 2. Kitap

Keskin Bıçak - Altın Pusula

Philip Pullman

Keskin Bıçak - Altın Pusula Gönderileri

Keskin Bıçak - Altın Pusula kitaplarını, Keskin Bıçak - Altın Pusula sözleri ve alıntılarını, Keskin Bıçak - Altın Pusula yazarlarını, Keskin Bıçak - Altın Pusula yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bolvangar'dayken, büyükler ne yaparsa yapsın, işler ne kadar kötü olursa olsun, çocukların farklı olduğunu düşünürdüm. Böyle zalimce şeyler yapmazlar derdim. Ama şimdi emin değilim. Daha önce çocukları hiç böyle görmedim, gerçekten." "Ben gördüm," dedi Will. "Ne zaman? Kendi dünyanda mı?" "Evet," dedi oğlan, sıkıntılı sıkıntılı. Lyra bekledi, kıpırdamadan oturdu, Will de az sonra devam etti. "Annem kötü donemlerinden birini geçirirken oldu. O ve ben kendi başımıza yaşıyorduk çünkü babam yanımızda değildi. Ve annem zaman zaman doğru olmayan şeyler düşünmeye başladı. Ve anlamsız işler yapmaya - en azından, benim için anlamsız. Yani, onları yapması gerekirdi, yoksa endişeye kapılır ve korkardı, ben de ona yardım ederdim. Parktaki parmaklıkların hepsine dokunmak ya da bir çalıdaki bütün yaprakları saymak gibi - böyle şeyler. Bir süre sonra iyileşirdi. Ama ben birisi onun böyle olduğunu fark edecek diye korkuyordum çünkü onu bir yerlere gönderirler diye düşünüyordum, bu yüzden de ona göz kulak oluyor, bunları saklıyordum. Kimseye söylemedim, hiç."
Sayfa 276 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Ve Will'in babasını bulmasına yardım etmemiz gerek. Bu önemli işte. Sen de biliyorsun, yoksa yaralandığında onu yalamazdın. Niye yaptın ki bunu? Yapabilir miyim diye bana sormadın bile. O zaman bunu yaptığına inanamamıştım." "Yaptım çünkü cini yoktu ve bir cine ihtiyacı vardı. Ve her şeyi görmeyi, sandığının yarısı kadar becerebilsen, sen de bunu anlardın." "Anlamıştım, gerçekten," dedi Lyra.
Sayfa 275 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Aletiyometreye sahiden bakabiliriz ama," dedi Pantalaimon, otlayan bir karacaya fark ettirmeden onun ne kadar yakınına sokulabileceklerini görmek için patikada oyalandıkları bir noktada. "Bakmayacağız diye söz vermedik, asla. Ve onun için her türlü şeyi öğrenirdik. Onun için yapıyor olurduk, kendimiz için değil."
Sayfa 274 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Küçük bıçak, annen seni çağırıyor toprağın bağırsaklarından, en derindeki madenleri ve mağaralarından, gizli demir rahminden. Dinle!" "Kan! İtaat et bana! Dön, Bir göl olma, nehir olma. Açık havaya ulaşınca, Dur! Ve pıhtıdan bir duvar yap, Sağlam yap ki seli tutsun. Kan, senin göğün kafatası-kubbesi, Güneşin açık olan göz, Rüzgârın, ciğerlerdeki soluk, Kan, dünyan sınırlı. Orada kal!"
Sayfa 271 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Mary Malone'un başı çınlamaya başladı. Katolik olarak büyütülmüştü. Hatta Lyra'nın keşfettiği gibi, bir vakitler rahibeydi. Artık inancından ona bir şey kalmamıştı ama melekleri bilirdi. Aziz Augustine "Melek onların görevinin adı, demişti, doğalarının değil. Eğer doğalarının adını ararsanız, ruhtur; eğer görevlerinin adını ararsanız, melektir; olduklarından ötürü ruh, yaptıklarından ötürü melek."
Sayfa 264 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Ama Will niyetlendiği şeyi yapamadı çünkü o anda bir cadı, dalını çayıra, yanına indirdi. Oğlanın şaşırıp kalmasının nedeni sadece onun uçması değil, hayret verici zarafetiydi, bakışının vahşi, soğuk, güzel berraklığıydı ve hem çok genç hem de gençlikten o kadar uzak olan çıplak solgun kolları ve bacakları.
Sayfa 249 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Eh, Dr. Grumman," dedi, "sizi bilmem ama ben havadayken kendimi daha iyi hissederim. Gene de, keşke o zavallı adam ipi bıraksaydı. Öyle kolaydır ki bırakmak ve eğer hemen bırakmazsanız, sizin için umut yoktur."
Sayfa 235 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Bir seferinde Serafina Pekkala'ya uçmaya aldırmadığını, bunun sadece bir iş olduğunu söylemişti ama böyle demek istememişti aslında. Arkanda iyi bir rüzgar ve önünde yeni bir dünyayla yukarı doğru süzülmek: Hayatta bundan iyi ne olabilirdi?
Sayfa 235 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Eh..." diye bitirdi ihtiyar, ellerini iki yana açarak, "tek yapabileceğim bıçağı sana vermek ve nasıl kullanacağını göstermekti ki yaptım, bir de sana çürümeden önce Lonca'nın buna ilişkin kurallarının neler olduğunu söylemekti. Önce, kapamaksızın asla açma. İkinci olarak, asla başkasının bıçağı kullanmasına izin verme. Sadece senindir. Üçüncü olarak, onu asla adi bir amaç için kullanma. Dördüncüsü de, bunu bir sır olarak sakla. Eğer başka kurallar var idiyse, onları unuttum, unuttumsa da önemleri olmadığı içindir. Bıçak sende. Taşıyıcı sensin. Çocuk olmaman gerekirdi. Ama dünyamız parçalanıp gidiyor ve taşıyıcının işareti insanı yanıltmaz. Adını bile bilmiyorum. Şimdi gidin. Çok kısa zamanda öleceğim çünkü nerede zehirli ilaç olduğunu biliyorum ve Heyulaların gelmesini beklemeye niyetim yok, ki bıçak gider gitmez geleceklerdir. Git." "Ama Bay Paradisi-" diye başladı Lyra. Adam başını iki yana sallayıp devam etti. "Vakit yok. Buraya bir amaçla geldiniz ve bu amacın ne olduğunu bilmeseniz de, sizi buraya getiren melekler biliyor. Gidin. Cesursun, arkadaşın da akıllı. Ve bıçak sizde. Gidin." "Kendinizi sahiden zehirlemeyeceksiniz, değil mi?" dedi Lyra, dertli dertli. "Gel hadi," dedi Will. "Peki, meleklerden ne kastettiniz?" diye devam etti Lyra. Will kolunu çekti. "Gel hadi," dedi gene. "Gitmemiz gerek. Teşekkürler Bay Paradisi." Kan lekeli, tozlu sağ elini uzattı, adam onu hafifçe sıktı. Lyra'nın elini de sıktı ve Pantalaimon'a başıyla selam verdi, o da selamı kabul ettiğini ermin başını eğerek gösterdi. ...
Sayfa 201 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Perişan haldeydi. Ama sonra olabilecek en tuhaf şeyi hissetti ve sağ bileğinin tersiyle gözlerini silince, Pantalaimon'un başını dizinde buldu. Kurt köpeği biçimindeki cin eriyen, kederli gözlerle başını kaldırmış ona bakıyordu ve sonra Will'in yaralı elini tekrar tekrar yeniden hafifçe yaladı, başını bir kez daha Will'in dizine koydu. Will'in Lyra'nın dünyasındaki tabu hakkında, bir kişinin başkasının cinine dokunmasını önleyen tabu hakkında hiçbir fikri yoktu ve daha önce Pantalaimon'a dokunmadıysa eğer, onu alıkoyan bilgi değil, kibarlıktı. Oysa Lyra soluksuz kalmıştı. Cini bunu kendi inisiyatifiyle yapmıştı, şimdi de geri çekildi ve kanatlarını çırparak güvelerin en küçüğü biçiminde onun omzuna geldi. İhtiyar adam inanmazlıkla değil de ilgiyle izliyordu. Daha önce cinler görmüştü; o da diğer dünyalara seyahat etmişti.
Sayfa 195 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
121 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.