Öne Çıkan Kök Tengri'nin Çocukları kitaplarını, öne çıkan Kök Tengri'nin Çocukları sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Kök Tengri'nin Çocukları yazarlarını, öne çıkan Kök Tengri'nin Çocukları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilge Kağan, onun adına diktirdiği kitabesinde, "Kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, esen aklım esmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zaman Tanrısı buyurunca insanoğlu hep ölümlü yaratılmış. Öyle düşündüm, gözlerimden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum. Çok yas tuttum. Iki şad başta olmak üzere kardeşlerimin, oğullarımın, beylerimin ve halkımın gözleri, kaşları berbat olacak diye düşündüm" diyerek üzüntüsünü belirtmektedir.
Mo-tu, kendisine verilen birliği sıkı disiplin içerisinde eğitime tabii tuttu. Öyle ki, kendisinin ıslık çalan okunu attığı her hedefe adamları da atacaklardı. Böyle yapmayanlar derhal orada öldürülüyorlardı. Mo-tu, önce en sevdiği atına, daha sonra en sevdiği karısında ok attığında, onun gibi yapmayanların hepsini öldürdü. Daha sonra babasının en sevdiği ata ok attığında herkes atmıştı. Neticede herkesin yani on bin kişinin kendi istediği gibi yetiştiğine kanaat getirdi. MÖ 209'daki bu olayla birlikte Türk tarihinde ilk defa disiplinli bir askeri birliği kuruluşu kabul edilmektedir.
Batı Gök Türk ülkesinde yani Kırgızistan ve Kazakistan topraklarında 634'ten sonra On Ok organizasyonu boy gruplaşması ortaya çıktı. Bu organizasyon daha sonra Türgiş adını aldı ve Oğuzların alt yapısını oluşturdu. 766'dan sonra ise Batı Oğuzları diye tanındı. Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarını kuran Oğuz Türkleri işte bunlardır.
Kök Tengri’nin Çocukları, Türkler hakkında ilk bilgileri aldığımız Çin kaynakları bizzat elinden geçmiş Ahmet Taşağıl tarafından hazırlanmış, tüm Türklük Bilgisi çalışmaları yürüten Türkologların İslam öncesi Türk tarihi için kaynak kitap olarak kullanabilecekleri yeni bir kitap. Türklük bilgisi çalışmalarının başladığı ilk zamanlardan bu güne Türkler ve Türkçe üzerine onlarca çalışma yapılmış, bu çalışmalarda zaman zaman Türk’ün diline konuşulduğu coğrafya ve tarihiyle bütüncül bakılamamıştır. Şüphe götürmez bir gerçektir ki milletlerin dili, onların hüküm sürdüğü sınırlardan ve tarihinden ayrı düşünülemez. Yazar, bu sebeple olsa gerekir kitabının ilk başlığını İslam Öncesi Türk Tarihini Bütünlük İçinde Anlama Problemleri olarak açmıştır. Ahmet hocamız bizzat hitabeleri, çin, arap, pers ve bizans kaynaklarını okuyup çevirebilen sayılı tarihçilerdendir. Açıkcası islamiyet öncesi Türk tarihi konusunda en bilgili tarihçilerden biri denilebilir. Böyle değerli bir adamın böyle değerli bir eserini kaçırmayın derim.
Ancak kitabın büyük kısmında çin kaynakları referans alındığı için yer ve kişi isimlerinin de büyük kısmı Çince, bu yüzden okurken biraz boğabiliyor insanı. Buna rağmen kitabın çok sağlam, güvenilir ve objektif bir kaynakçası var diyebilirim.
Bu kitabın Kök Tengrinin altında buluşan bütün Türklük âlemine hayırlı olması dileğiyle…
ESENLE KALIN..
Hun kanunlarında bir kişi eğer adam öldürmek maksadıyla bıçağını sıyırırsa idam edilir. Hırsızlık yapanın mallarına el konulur. Bir suçluya hafif bir ceza verilecekse bir uzvu ezilir. Ağır ceza verilecekse idam edilir.
...
Cezaların ağır olması caydırıcı gücü ve milletin erdem sahibi olmasını, suçluların sayısının çok az olması sonucunu doğuruyordu. Bu konuyu Çin kaynakları "Mahkumların sayısı ancak birkaç kişidir." İfadesiyle açıklarlar. Kanunlar karşısında hiç kimse ayrıcalıklı değildi. Devlet memurlarının kanunları ve devlet işlerini iyi bilip uygulaması gerekiyordu.
Kağanı konumuz açısından ele aldığımızda göze çarpan en önemli nokta, despotizm ile yönetilen eski bazı kültürlerde olduğu gibi milletin vazifesi ona bakmak değil, bilakis kağanın vazifesi millete bakıp gözetmek,
doyurmak, boyları bir arada tutmak ve düşmanlara karşı korumaktır. Aşağıdaki sözler onun millete karşı sorumlu olduğunu, hesap verdiğini gösteren en açık misallerdendir:
"Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım... ondan sonra Tanrı irade ettiği ve lutfettiği için ve talih ve kısmetim olduğu için ölecek milleti diriltip kaldırdım, çıplak milleti giydirdim, fakir milleti zengin ettim, nüfusu az milleti çok ettim. Başka illi milletler, başka kağanlı milletler arasında onları pek üstün kıldım. Dört bucaktaki milletleri hep barışa mecbur ettim ve düşmanlıktan vazgeçirdim"
Töre hükümleri degişik şartlar altında etkinliğini sürdürebilmek için değişebilirdi. Ancak, törenin bazı hükümleri kesinlikle değişmez idi: Bunlar könilik (adalet), uzluk (iyilik, faydalılık), tüzlük (eşitlik), kişilik (insanlık) idi.
Cezaların ağır olması caydırıcı gücü ve milletin erdem sahibi olmasını, suçluların sayısının çok az olması sonucunu doğuruyordu. Bu konuyu Çin kaynakları "mahkûmların sayısı ancak birkaç kişidir" ifadesiyle açıklarlar.
Kanunlar karşısında hiç kimse ayrıcalıklı değildi. Devlet memurlarının kanunları ve devlet işlerini iyi bilip uygulaması gerekiyordu.
Bilindiği gibi Gök-Türk Devleti'nin asıl adı Türk Devleti'dir. Türk adı resmi devlet adı olarak kullanıldığı gibi örgütlenme ve sosyal sistem açısından kendisinden öncekilerin somut bir devamı ve sonraki bütün Türk devletlerinin özeti gibidir. Avrasya coğrafyasında kurulmuş olan bütün irili ufaklı tüm Türk devletlerinde Gök-Türk tarihinin izleri bulunur.