Bugün siyaset fikrinin kendi görüşlerimizi yansıttığına ve ortak kamusal alanı şekillendirmemize yardım ettiğine inanmamız isteniyor. Politikacılar konuşuyor ve biz oylarımızla karşılık veriyoruz. Oysa farklı bir hakikat söz konusu. Çoğu kimse kendini kayda değer herhangi bir konuşmanın parçasıymış gibi hissetmiyor. Onlara ne düşünecekleri ve bunu nasıl düşünecekleri söyleniyor; genel amaçlara gelince, bunların zaten uzun zaman önceden belirlenmiş olduğuna inanmaları isteniyor.
“Özgürlük ve güvenlik arasındaki sözde ihtilafın bir kabus olduğu anlaşılıyor. Çünkü devlet tarafından güvence altına alınmayan bir özgürlük olamaz; bilakis, sadece özgür yurttaşlar tarafından kontrol edilen bir devlet onlara makul ölçüde güvenlik sağlayabilir.” KRAL POPPER
Dünya genelindeki her muhafazakar ve gerici rejim yarın içe doğru patlasa, hepsinin kamuoyunun gözündeki itibarı yolsuzluk ve beceriksizlik lekesiyle sarsılsa bile muhafazakar siyaset yine de sapasağlam ayakta kalırdı. “Muhafaza” uğruna mücadele etmek her zamanki geçerliliğini korurdu. Ama iş Sol’a gelince, tarihle desteklenmiş anlatı eksikliğinden kaynaklanan boşluk kendini hissettirir. Geriye yalnızca siyaset, çıkar politikaları, çekememezlik siyaseti ve yeniden seçilme siyaseti kalır. İdealizm olmayınca politika bir tür toplumsal muhasebeye, insanlarla eşyaların günlük idaresine indirgenir. Bu da muhafazakar birinin altından yeterince başarıyla kalkabileceği bir iştir. Oysa Sol açısından bu bir felakettir.