En Eski Kozmik Bağlantı kitaplarını, en eski Kozmik Bağlantı sözleri ve alıntılarını, en eski Kozmik Bağlantı yazarlarını, en eski Kozmik Bağlantı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yüzyıllardır insanoğlu güvenli, rahat ve hatta düzenli görünen bir evrende yaşıyordu. Dünya yaratılış için seçilmiş yerdi ve insanoğlu ölümlü yaratıkların doruk noktasıydı. Bu inanışlar zaman aşımına uğradı. Şimdi çok küçük, hatta Jüpiter’in bulutlarında bulunan bazı yapılardan bile daha küçük, bir kaya ve metal yığınında yaşadığımızı biliyoruz.
Samanyolu, Galaksiyi oluşturan iki yüz milyar güneşten biri olan yıldızımız, Güneş, küçük, soğuk ve cazibesizdir.
Samanyolu’nun merkezinden o kadar uzak ki, ortalama 300.000 km/saniye yol alan ışık, Dünyadan bu merkeze varabilmek için 30.000 sene gitmelidir.
Uzayda milyarlarca galaksi bulunduğunu düşünürsek Samanyolu Galaksisi’nin hiç de dikkat çekici olmadığını anlarız.
Artık «dünya», «evren» anlamına gelmiyor.
Diğer birçokları gibi bir dünya
da yaşıyoruz.
Kozmik açıdan bakıldığında her birimiz değerliyiz.Eğer bir insan sizinle aynı fikirde değilse,onu olduğu gibi kabullenin.Yüz milyar galaksi içinde ondan bir tane daha bulamayacaksınız.
Amerika’da ve birçok ülkede astronomi geleneksel öğretim programlarında yer almaz. Birkaç istisna dışında, okula başlayan öğrenci mezun olana kadar, evrenin neresindeyiz, buraya nasıl geldik, ne yöne gitmekteyiz gibi sorulara rastlayamaz.
Eski Yunan’da kişiye gerekli olduğu düşünülen beş-altı dersten birisi astronomiydi.
Birinci sınıflarla, hippilerle, kongre üyeleriyle, taksi şoförleriyle konuşurken, astronomiyle ilgili konulara büyük bir merak duyulduğunu anladım.
Amerikan gazetelerinin pekçoğunda günlük astroloji sütunları yayınlanır. Kaç tanesinde günlük astronomi ve hatta bir bilim sütunu görebilirsiniz?
Bu konudaki bilgilerimizi arttırmak için daha fazla çaba harcamalıyız.
Bilim bize,bir canlı türü olarak hayatta kalmak istiyorsak,millet,din ve ekonomi gibi fikirlerden çok,insanlık fikri çatısı altında toplanmamız ve daha barışçı,çevreci bir dünya algılayışı geliştirmemiz gerektiğini söylüyor.
Venüs’ün koşullarına benzer bir yer insanoğlunun batıl inançlarında, kültüründe ve efsanelerinde yaratılmıştır. Buraya Cehennem diyoruz.
Eski inançlara —örneğin, eski Yunan’da— göre ruhların tümü buraya ölümden sonra gider. Hristiyan inancına göreyse ölümden sonra gidilebilecek iki yerden birisidir.
Sıradan bir kimsenin Cehennem hayali —yakıcı, boğucu, kötü kokulu ve kırmızı— Venüs’ün yüzeyini tanımlayabilir.
Dünya’daki biyolojik moleküller Venüs’de derhal parçalanır oysa organik moleküller —örneğin, karmaşık halkalı yapıları olanlardan bazıları— Venüs’ün koşullarında oldukça sabit kalabilir. Orada hayat bulunmadığını söylemek zordur, ama bizim tanıdığımız yaşam türlerinden değişik olduğuna kesinlikle inanabiliriz.
Orada yaşayan organizmanın kösele gibi derisi bulunmalıdır. Yüksek atmosfer basıncı nedeniyle, kolay hareketi sağlamak için, ufak güdük kanatlara sahip olmalıdır, aksi halde kanat çırpmak için çok aşırı enerji harcayacaktır. İnsana ve keçiye benzer özellikleri hariç tutulursa, şeytan, Venüs’ün yerlisi bir canlıya benzer denilebilir.
Binlerce yıldır Venüs ve Cehennem özdeşleştirilmiştir.