Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kurt Dölü

Jack London

Kurt Dölü Sözleri ve Alıntıları

Kurt Dölü sözleri ve alıntılarını, Kurt Dölü kitap alıntılarını, Kurt Dölü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yetinmeyiz :))
Joe'yu bir bütün olarak istiyordu o; bir dişi olarak daha azıyla yetinemezdi...
Sayfa 201
Ve bitti.
Malemute Kid, emreden bir sesle, "Sus bakayım!" diye tersledi onu. “Bizim aklımızın eremeyeceği, bizim adalet anlayışımızın çözümleyemeyeceği şeyler de var bu dünyada. Burada kimin haklı, kimin haksız olduğuna biz karar veremeyiz. Yargılamak bize düşmez."
Sayfa 194
Reklam
Kadın denen bilmece :)
Madeline kafasında bu yeni düşünceyle eğitimini sürdürürken, yeni yeni şeyler öğrendikçe kendi eksiklerini anlıyor ve eksikliğini bilmesi onun gücünü oluşturuyordu. Bu bilinçten aldığı güçle öye sıkı çalışıyor, kendini eğitime öyle bir veriyordu ki, hayretler içinde kalan üç eğitmeni çoğu kez gece geç vakitlere kadar oturup, kadın denen bilmecenin gizemi üstüne söyleşmek ihtiyacını duyuyorlardı.
Sayfa 134
Kapağın içine yapıştırılmış fotoğraf, bir erkeği ömür boyu kendine bağlayacak türden bir kadını kucağında bebeğiyle gösteriyordu...
Sayfa 99
Temizlik içeriye işlemeli :)
Boks iyidir diyorum ben. Üstelik sağlıklıdır da. Sağlıklı sözü aklına bir şey getirdiği için bir an duraladı, sonra devam etti. "Beni görmüyor musun? Böyle formda kalabilmek için ister istemez tertemiz bir yaşam sürüyorum. Bayan Silverstein'dan bile daha temiz yaşıyorum; ondan da, onun kocasından da, aklına gelebilecek herhangi başka birinden
Sayfa 199
Güçlüyü seçmek...
Joe'nun dövüşen bir erkek olması, sanki onu daha erkeksi ve daha çekici kılıyordu. Her yönüyle tam bir dişi olan Genevieve de bütün dişiler gibi aynı hamurdan yaratılmıştı çünkü! Kalıtımın karşı konulmaz gücünün etkisiyle, çiftleşmek için kendine en güçlü erkeği seçen kadının hamurundan... Çünkü kadın denen yaratık için kendine en güçlü erkeği seçmek ve sırtını bu güce dayamak kalıtsal bir zorunluluktu.
Sayfa 198
Reklam
Baldan tatlı güzelim dudaklar..
Bu olgu karşısında kendi aşkı hiç kalıyordu. Onun tanıdığı, onun bildiği, onun âşık olduğu Joe gitmişti; onun o çocuksu yüzü, hayatının baharını yaşayan o körpe delikanlı yüzü, o baldan tatlı o güzelim dudakları gitmiş, onun yerine kart bir erkeğin suratı gelmişti. Gergin, katı, çelikten bir surattı şimdi gördüğü: Dudakları bir kapanın kenarları kadar acımasız görünen, çelikten bir ağız; içinde çelik ışıltısını taşıyan büyümüş gözbebekleriyle sabit bakan, çelikten gözler. Kart bir erkeğin yüzüydü bu...
Bakire Madeline 'nin satış değeri...
Genç kadın tekrar derse başlamak hevesiyle yanlarına gelmişti. Harrington onu tepeden tırnağa, inceden inceye süzüyor, belirgin niteliklerini iyice anlamaya çalışıyordu . Hani, at satın alırken hayvanı incelerler ya, işte aynen öyle... Harrington açısından besbelli hiç de inceleme sonucu hayal kırıcı olmamıştı ki, birdenbire meraklanarak sordu Madeline'e: "Dayın olacak sefil ne karşılığında sattı seni?" "Bir tüfek, bir battaniye, yirmi şişe içki. Tüfek de bozuktu! Bir bakirenin bu kadar ucuza gitmesini içine sindiremediğini anlatmak ister gibi, nefretle söylemişti son cümleyi.
Sayfa 131
Güven herşeydir...
"Bu adamla yine karşılaşacağız bir gün, şayet buralardan gitmezse..." " Ya giderse?" "O zaman insanlara olan güvenim biraz sarsılır."
Sayfa 158
Hem de, bozuk bir tüfek!
Madeline, odadaki üç erkeğin üçünün de gözlerindeki hayranlık pırıltısını fark etmekte gecikmemişti. Duyduğu gururla yüzü pençe pençe kızardı. Kadın olarak, erkekler tarafından beğenilmenin verdiği hazla bir an başı döner gibi oldu ve daha büyük bir nefretle kendi kendine mirıldandı: "Hem de, bozuk bir tüfek!"
Sayfa 132
Reklam
Tekelci içgüdü ;)
Joe ona gülümseyerek bakıyordu, ama Genevieve onun gülümseyen dudaklarında, belki delikanlının farkında bile olmadığı bir ifade gördü; karşısındakinin hatırı için kendinden özveride bulunan birinin, dile getiremediği üzüntülü ifade. Dişilerin erkeklerini hiç kimseyle ve hiçbir şeyle paylaşmalarına izin vermeyen o tekelci içgüdüsüyle, Genevieve, kendisinin bir türlü akıl erdiremediği, ama erkeğini böylesine büyük bir güçle avucu içine alan olgu karşısında ürküntü duydu...
Sayfa 196
Anlaşılmaz yaratıklar :)
Unga lafını bitirdikten sonra elini adamın sarı saçlarının arasına soktu ve bana gülümseyerek baktı; ama ben gülümsemeyi beğenmedim. Gözlerinde de vaat yoktu. Sesimi çıkarmadan oturduğum yerde kadınların ne kadar anlaşılmaz yaratıklar olduğunu düşünüyordum. Düğün gecemizde sarışın dev onu zorla benden ayırırken, Unga'nın nasıl onun saçlarını yolduğu aklıma geldi - oysa şimdi o sarı saçlarla oynuyor ve onun yanından ayrılmak istemiyordu.
Sayfa 192
Hep aynı demek ki :)
Yaratılışları gereği erkekler dillerini tutmasını pek bilmezler; onların patavatsızlıkları yüzünden kadınların çektiği üzüntünün haddi hesabı yoktur. Çağlar boyu bu böyle süregelmiştir. Oysa, bu anlattığımız olayda durum tamamıyla farklıydı. Erkekler, eksikliği herkesin gözüne batan arkadaşlarının arkasından her ne kadar kendi aralarında sövüp sayıyorlarsa da dışarıya karşı ser verip sır vermeyen bir tutum takınıyorlardı. Kadınların tutumu ise tam tersineydi. Kadınların bu değişik tutumları sayesinde Madeline de çok geçmeden Cal Galbraith'ın hovardalıklarına ilişkin akıl almaz birtakım hikâyeleri en ince ayrıntılarına kadar öğrendi; bu hikâyeler içinde bir de, erkekleri parmağında oynatan Yunanlı bir dansözün adı geçiyordu. Madeline Kızılderili olduğu için beyaz kadınların çevresine sokulamıyordu; gidip akıl danışabileceği bir tek kadın arkadaşı yoktu. Kara kara düşünüp. dua ediyor, ama düşünürken bazı planlar da kuruyordu kafasında. En sonunda bir gece kararını verdi, köpeklerin koşumlarını vurdu, küçük Cali güzelce sarıp sarmalayarak kızağa yerleştirdi ve kimseye görünmeden evden ayrıldı...
Sayfa 127
Başka türlü bir kadın...
Güney ülkesinden gelme şu beyaz kadınlar o kadar çıtkırıldım, o kadar nazenin, o kadar dayanaksız olurlardı ki - hayır, hayır, böyle bir kadınla böyle bir yolculuğa kalkışmak düşünülemezdi bile. Ne var ki, Sitka Charley, "böyle bir kadın" dediği kadının ne tür bir kadın olduğunu bilmiyordu o sırada. Daha beş dakika önce yolculuğun lafını bile duymak istemediğini söyleyen aynı Sitka Charley, beş dakika sonra o kadın pırıl pırıl bir gülümsemeyle gelip de lafı hiç dolandırmadan, yalvarıp ya- karmadan, kadınca cilvelerle kandırmaya da çalışmadan dupduru bir İngilizceyle doğrudan doğruya konuya girerek ricada bulununca, yelkenleri suya indirivermişti. Kadının sesi azıcık titrese, gözlerinde en ufak bir yalvarma ifadesi belirse, bir parça dişiliğini kullanmaya kalkışmış olsa, Sitka Charley inadına sertleşirdi; oysa kadın ufukları araştırır gibi bakan dupduru gözleriyle, billur gibi sesiyle, açık yürekliliğiyle ve kolayca karşısındakinin düzeyine inivermesini sağlayan inanılmaz alçakgönüllülüğüyle Sitka Charley'nin hem yüreğini, hem aklını fethedivermişti. Demek ki, bu da bambaşka türden bir kadın diye düşünmüştü Sitka Charley.
Sayfa 111
Kurt ölse bile dişlerinin arasında kurbanlarının eti kalır
353 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.