"Kalbi artık üzeri buz tutmuş bir gölün cam yüzeyi kadar pürüzsüz yüzeyine
benzemiyordu; hızlanıyor, tekliyor ve karmaşa, tedirginlik, keder, hatta arzu ve
mutlulukla duracak gibi olabiliyordu."
"Sanki bambaşka bir dünyada yaşıyor ve tek bir yanlış adımla
sonu olmayan bir düşüş yaşayacağı dik bir uçurumun kenarında dengesini bulmaya çalışıyordu. Bu çok sinir bozucu bir durumdu.
Ama o güne dek hep kalbinin hızla atacağı, iç huzuru ve soğukkanlılığının altüst
olacağı bir günün hayalini kurmamış mıydı?
O günün asla gelmeyeceğini düşünmüş ve böyle bir duygu karmaşası yaşayacağını tahmin etmemişti."
Rex ona hâlâ âşık olduğunu fark ederek olduğu yerde kaldı. Ona hep âşık olmuştu ve sonsuza dek de olacaktı. Karşısına bir daha asla böyle bir fırsat çıkmayabileceğini düşünerek onun o zarif görüntüsünü zevkle seyretti.
Blanche onun bu soru bombardımanı karşısında afallamıştı. “Beni korumaya mı çalışıyorsunuz?”
“Elbette korumaya çalışıyorum. Yüreğim bir süredir sizi koruma arzusuyla dolu. Sizi mutsuz bir gelecekten yani kendimden korumaya çalışıyorum.”
“Geleceğimin mutsuz olacağını nereden çıkardınız? Ben sakin bir geleceğim olacağını düşünüyorum.”
“Önümde bir kristal küre olsa,” dedi Rex sadece, “ve sizin gerçekten de hayal ettiğiniz gibi bir geleceği yaşayabileceğinizi görebilsem, inanın teklifinizi kabul etmekten çekinmem.”
Blanche nefesini tuttu.
“Benim için sizin mutluluğunuz kendi mutluluğumdan çok daha önemli.”
“Blanche,” dedi Rex nihayet nefes nefese. Blanche’ın yüzünü tutup yukarı kaldırdı. “Neden ağlıyorsun?” Gözleri telaşla büyümüştü.
Yüzünden yaşlar süzülen Blanche bir an bile tereddüt etmeden cevap verdi, “Bir öpücüğün böyle hissettirebileceğini bilmiyordum.”
Rex ona baktı. Ardından, “Ben de öyle,” dedi.