Dinsiz diye birini idam edemezsiniz, Şeriat gelsin!
Eflâtun'un Tanrıcı dünyagörüşü her çeşit itiraza ve eleştiriye kaplıdır. Bunun açık örneğini "Kanunlar'ın
Onuncu kitabında görüyoruz: "Tanrıtanımazların birsürü çeşidi vardır. Değişik kisvelerde karşımıza çıkarlar. Ama
kanun koyucu bunların hepsini de aynı kefeye koymalıdır. Kâfirin hakkettiği cezâ, idamdır. Onu bir, belki de, iki kere
idam etmek bile yetmez. Küfür, tanrıtanımazlıktan da ibâret değildir. Bir defa meydana getirdikten sonra, ilahî varlığın, varolanlarına karşı kayıtsız kaldığı görüşü dahî aynı şiddette şerdir ve cezâya
müstahaktır... ."-908/e.
Arap yazısının imlâsı dahî Türkçeye uygun düşmemiştir. Gerek bu kusurlu düzensiz gelişigüzel yazılış gerek Arap harflerinin dilimize uymaması Türkçe yüzyıllarca yarısı yazılıp yarısı yazılmayan, yazılan kesimleri ile de tam anlamı ile seçik olmayan bir dil halinde bırakmıştır. Türkçe'nin bu yüzden tarihi gelişmesi izlenirken de önemli güçlüklerle
“Her dil, bir yaşam tarzını, insan kavrayışını, dünyagörüşünü taşıyıp aktardığına göre, onun ölümü, özgün, kendine has bir anlayışın, bir zihniyetin de ortadan kalkması, dolayısıyla insanlığın fakirleşmesi demektir.”
Türkçe, hem konuşma hem de yazı dili olarak incelikli, anlatım gücü yüksek bir bildirişme aracı şeklinde temayüz ermiştir. Bu özellik, tarihte az sayıdaki dile nasîb olmuş bir imtiyâzdır. Uğradığımız dil yıkımında yitirilen bu üstünlüğü yeniden ele geçirebilmek amacıyla Türkçe'nin enine, boyuna, derinliğine bakıma alınıp onarılması zorunludur. Tarihte ,devrimin yarar sağladığı tedavi ettiği görülmemiştir. Başta dil gelmek üzere köklü sunî müdâhalelerle, süreçlere mecra değiştirmek beklenmedik, istenmeyen doğumlara dahi yol açabilir.