Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse yaşıyordu... Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse duyguları ölmemişti... Yaşamak biraz da duymak ve duyumsamak değil miydi?.. Madem ki ağlayabiliyordu, demek hâlâ ümit vardı.
Keşke gerçekten insanların dünyasından yok olsa, toprağın, bitkilerin, suların, böceklerin evrenine karışsaydı. Yaşayamayacak denli korkuyordu herkesten ve her şeyden. En çok da insanlardan!..
Unutmak!.. Unutmak neydi ki?.. Bir şeyleri bir yerlere itip gizlemekti unutmak. Göz önünden kaldırmaktı... Ve sonra... Uykusuz yalnızlıklarda insanın karşısına dikilirdi unutulan, zamanında ayırt edilmeyen binbir ayrıntıyla birlikte...