Başlarıyla, ortaları bir yandan sizi üzerken bir yandan mutlu edecek olaylarla başlayan ve kapanışı ise ağzınızı açık bırakacak ters köşelerle, adeta sizi sarsacak, doğru bildiklerinizin bir yalandan ibaret olduğunu öğrendiğiniz sırlarla finale erdiren son doruğuna kadar heyecanla ve sıkılmadan okutturan bir kitap oldu benim için 'Lübeyna'. Olayın akışında bir yandan da tarih bilgileri vermesi ise ayrı bir güzel ve kitabın her sayfasında bir emek yattığını tek bir harfinden bile anlıyorsunuz yazılmak için yazılmadığını dile gelmeden de gösteriyor. Okurken gayet keyif alarak okudum ve ilk başlarda konuya direk giriş olmadığı için sıkılacağımı düşündüğümden bırakmayı bile düşündüm ama iyi ki bırakmamışım sayfa 50'den sonra karakterle bir bağ kuruyorsunuz ve onunla beraber acı tatlı her türlü olayı yaşıyorsunuz. Karakterlerin duygularını ise çok iyi aktarmış yazar -sevmediğiniz karaktere bile bir süre sonra ısınıyorsunuz, ama tabii bu ısınmada bir süre sonra tekrar nefrete dönüşüyor orasını da söyleyeyim- ilk kitabı olmasına rağmen ve yapılan betimlemeler, benzetmeler, söylenen her bir anlam taşıyan söz hepsi çok güzeldi. Ölen ölene kalan kalana bir kitaptı sanırım en doğru tabir bu olur. Kesinlikle ön yargıyla yaklaşılmaması ve herkesin okuma listesinde olması gereken bir roman. Sizi bitirdikten sonra düşündürecek ve duvarlarla uzun bir süre bakışımanızı sağlayacak çarpıcı bir hikaye. Kitabın sonunda ve kapağında da dediği gibi: “Sıra dışı bir kadının sıra dışı bir yaşam öyküsü.” Son olarak tek diyebileceğim sözüm OKUYUN OKUTTURUN.
Geçmişin gölgesi en yaralayıcı darbeyi en beklenmedik ve savunmasız anımda vurmuş, yıllar evvel kabuk bağlayan yaram keskin bıçakla tekrardan en derin şekilde deşilmişti.
Ancak insan ruhunda açılan yaraların sadece yer değiştirmekle veya olayların gerçekleştiği mekânlarla araya fiziksel mesafe koymakla kapanmadığını göz ardı ediyordu bu empatiden yoksun yaklaşımıyla.
“Bazen bir şeyleri yakınlarınla çok paylaşmak istemene rağmen anlatamazsın, canından çok sevdiğin insanlara bile bunlardan bahsedemezsin. Çünkü bazı konular tabudur, yasaklıdır, yapamazsın, ağzını açmazsın. İşte o konularla ilgili her şeyi içine atarsın. Bunları bilinçaltına bastırır, görmezden gelirsin ve hiç olmamış gibi davranarak yok sayarsın. Unutmaya çalışırsın ama onlar karabatak gibi ruhunun derinliklerine gömülüp saklanırlar. Uğursuz şeytanlar gibi en zayıf, en hazırlıksız olduğun anları fırsat bilip aniden yüzeye çıkarlar ve seni içten içe lime lime edip didiklemeye çalışırlar.”
#okudumbitti
Merhabalar
Bugün sizlere @inkilapkitabevi 'nden çıkan değerli yazarımız @armanatillayazar 'nın kaleme aldığı #lübeyna adlı bir kitap ile geldim
Kitap, Zürih-Paris treninin birinci sınıf lüks kompartmanında başlar. Baş karakterimiz Lübeyna Hala'dır. Lübeyna Hala, oğlu Burak'ın düğününe gitmek üzere yeğeni Caner ile yola çıkmıştır. Bu yolculukta Lübeyna Hala'nın sırlarla kaplı hayat öyküsünü onun dilinden okuyoruz. Küçük Lübeyna 1940'lı yıllarda babasının mesleği üzerine Diyarbakır'da kendini bulur. Tabi Diyarbakır'dan sonra pek çok il gezecektir. Ancak Lübeyna 'nın kaderi yaşadığı talihsiz olaylar sonucunda bu şehirde yazılmıştır Okur Lübeyna'nin dilinden 1940'lı yıllarda ülkemizde ve dünyada yaşanan siyasi durumu, 6-7 Eylül olaylarını, ülkemizde yaşanan bölgeler arasındaki farkları, töre adı verilen toplumsal baskının insanlar üzerindeki etkilerini, anne babasının bencil tutumları yüzünden yaşadığı travmatik olayların üzerinde bıraktığı etkilerini ve hayatı boyunca verdiği yaşam mücadelesine tanıklık eder Yeğeni Caner bu hikâyeyi merakla dinler ancak kitabın sonunda hem Caneri hem de okuru bekleyen bir sürpriz vardır 488 sayfadan oluşan oldukça hacimli bir kitap olmasına rağmen kurgusu ve kullanılan dil sayesinde kelimeler su gibi akıp gidiyor diyebilirim Kitabı okuduktan sonra neden bu kadar geç okuduğum için kendi kendime hayıflandım Lübeyna'nin hikâyesini bence herkes okumalı Şiddetle tavsiye edeceğim bir kitaptır
#kitap #kitaponerisi #kitapyorumu