Bir kitap 646 sayfa boyunca hiç sıkmadan tutkuyu anlatabilir mi?Böylesine edebî bir dille...Güzel kitaptı, son 50 sayfayı gözyaşlarıyla okudum.Anlatıcı roman yazmaya çalışan reklam ajansında çalışan 40'lı yaşlarda bir erkek ama asıl hikaye İnci'nin hikayesi.Evli ve bir kız babası adamla İnci arasındaki yasak aşk etrafında başlayan olaylar çok başka yerlere de akıp gidiyor.Yazarın psikolojik tahlilleri,dikkat çekmek istediği gerçekler,yaptığı tespitler çok güzeldi.Kabuk bağlamayan yaraların, zincirlerini koparmaya çalışmanın, hapsolduğumuz toplumsal normların,ailelerin, terk edişlerin,terk edemeyişlerin, aniden önümüze fırlayan hatıraların, geçmiş travmaların,yine kadın olmanın bedelinin ama en çok tutkunun romanı.Ada,elektrikli tren,lunapark gibi varlıkların sembole dönüşerek bizi alıp götürdüğü düşünce denizinde yüzmeyi sevdim ben.Ve yine bir kez daha kadın olmanın zorluğu en hüzünlü haliyle gözyaşlarıma dönüştü,bu eril düzene lanet okudum.Biraz da çok sevdiğim İstanbul'un sokaklarında gezmeyi sevdim,belli ki yazar İstanbul'u seviyor.Bu karanlık süreçte hasret kaldığım Beyoğlu, Kadıköy gibi güzel semtlerin sokaklarında keyifleve özlemle dolaştım.İnci'nin hikâyesini sevdim ben yüreğime işledi.