Ya ölüm beni şimdi bulursa, diye düşündü. Manasız bir son olurdu elbette; ancak her şekilde son gelmeyecek miydi zaten? Kendimiz ile ilgili hikaye daima yarıda kesilir, hikayenin sonu anlamsız, neticesiz, onu çözüme ulaştıracak son bir perde olmaksızın havada kalmaz mıydı hep? Yarısı söylenebilmiş son bir kelimenin yankısı ile unutulur giderdiniz. Unutulur, eninde sonunda hatıralardan silinirdiniz.En büyük heykel bile değiştiremezdi bunu. Olduğunuz, gerçekte olduğunuz kişi, suda yayılan halkalardan bile daha çabuk kaybolurdu. Öyleyse bu kısa ve tamamlanamayan konuk oyunculuğun anlamı neydi?..
Belki de herkesin konuşup hiç kimsenin dinlemediği sonsuz bir karmaşa uğultusundan kopan cümlelerdik sadece. Ve içimize doğan en kötü düşünce sonunda gerçek oluverirdi:Yalnızdınız.Herkes yalnızdı.