- Mariya! dedi, gönlüm ne kadar isterdi ki sen Kanije sokaklarında gezen kimsesiz bir kız, ben de Mareşalden tokat yiyen başıboş bir serseri olabilelim. Sevişmek için bize bu kadarı yetecekti. Ve ben seni böyle tanıdığım için sevmiştim. Akıncılar beyinin Prens Verböçi'nin kızını sevemeyeceğimi söylüyorsan, gel atımın üzerine, seni bizi kimsenin tanımayacağı ülkelere götüreyim. Orada sen kimsesiz bir kız ol, ben de adsız bir serseri, bu acıyı böylece yok edelim.
- O halde mademki tanıdınız, kraliçenize karşı hürmette kusur ettiğinizin farkında değil misiniz?
- Benim için bir kraliçe ile bir hancı kızı aynı derecede hürmete lâyıktırlar... Kadın olduğunuz için hürmet ediyorum.
- Köpek herif, seni kim çağırdı! Bir kralın karşısına çağrılmadan girilir mi?.. Sersem ayı!
Malkoçoğlu dudaklarında aynı alaylı gülümseme, eğildi:
- Biz çağrılmadan gelen misafirlerdeniz Majeste!.. Bu bakımdan ayıya da benzeriz, kurda da.
Piyer Perene:
- Malkoçoğlu diye haykırdı. Şeytanın boynuzları bu Verböçi olacak dinsizin bağırsaklarını delsin! Zindanları bir Türkü tutamayacak kadar çürükmüş.