“Bazı insanlar vardır, onları gördüğünüz zaman kendilerine nasıl tahammül ettiklerini düşünürsünüz. Beyinleri sulanmadıysa eğer, kendilerinden nefret etmeleri gerek.."
Sürdürdüğü bu yaşam hiç kuşkusuz sağlıklı değildi: Zaman zaman bayağı da saçmalıyordu. Ama bugünlerde benim de öğüt verecek halim yoktu. Normal bir yaşam biçimi: Bundan saçma ne olabilirdi ki! Tüm bir günü sapıtmadan geçirebilmek için unutulması gereken anılar, kaçı nılması gereken gerçekler o kadar fazlaydı ki!
“Aslında hepimizin öyle pek kimseyi ilgilendirmeyen küçük öyküleri vardır,” dedi Dubreuilh. “İşte bunun için de, iyi anlatıldığında herkesin ilgisini çekerler.”
Biz insanlar, boşuna parçalanan solucanlar ya da ayakları tekrar çıkıveren o istakozlar gibiyiz. Ama ölüme yaklaştığımızı sandığımız an öyle bir andır ki, ölümden kaçınmaktansa kendimizi buna bırakmayı yeğleriz, işte tam tamına bunun gibi bir şeydi beni ürküten...
İsimler, rakamlar, anlamsız bir şekilde seriliyordu gözlerinin önüne. Evet, onu da pek ilgilendirmiyordu bugün bunlar! Olaylar öylesine uzaklarda, öylesine değişik bir dünyada geçiyordu ki! Yargılamak çok zordu.